Ülkemiz gelişmekte olan ülkeler arasında olup sanayileşmeye bağlı olarak enerji ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Dünya artık yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken, Türkiye neoliberalizmi ihtiyaç duyulan enerjiyi sağlamak adına, nükleer enerjiyi tercih etmiştir. Bu kapsamda Mersin ili Gülnar ilçesine 4 güç ünitesine sahip Akkuyu Nükleer Santralinin yapımına başlanmış, 27 Nisan 2023’te yakıt çubukları getirilmiş ve bu yılın sonuna doğru testlerin tamamlanmasıyla santralin üretim yapması planlanmıştır. Proje sahibinin ve yürütücüsünün Rusya olması, ilgili sahanın Rusya toprağı sayılabileceğine yönelik söylentiler, tesis hakkında ülkemizin söz sahibi olmaması, üretilecek enerjinin Türkiye’ ye satılması sonucunda ülkemizin en pahalı enerji ihracat kalemi olacak olması ve en önemlisi yapımı esnasında yaşanan iş kazaları neticesinde yüzlerce yaralı ve onlarca ölümün olması başlıkları pek çok yazıya odak noktası oluşturabilir.
Şekil 2. Akkuyu Nükleer Santrali Proje Görseli (2)
Bu yazının amacı bir nükleer tesiste acil durumlar yaşandığında hangi riskler oluşabilir, acil durum sonuçlarının çevreye, insana ve diğer canlılara etkileri neler olabilir sorularını bir örnek ışığında irdelemektir. Örneğimiz Japonya’da Fukuşima prefektörlüğü içerisinde yer alan ve Tokyo Elektrik Enerjisi Şirketi (TEPCO) tarafından işletilen Fukushima Daiichi Nükleer Santrali olacaktır. Ülkemizde Sinop ve İğneada bölgelerine yapılması planlanan 2 adet nükleer santral projesi daha olduğu için, nükleer tesislerde gerçekleşebilecek acil durumların önlenmesinde ve yapılması gereken risk değerlendirmelerinde, Fukuşima’ da 2011 yılında sıralı olarak yaşanan olayları göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır. Özellikle Akkuyu projesinin Daiichi santraliyle benzer görüntüsü, yaşanabilecek felaketlerin sonuçları açısından da benzeşmelere sebep olabileceğini düşündürmektedir.
Fukuşima Nükleer Santralinde Deprem Esnasında Neler Yaşandı?
11 Mart 2011 tarih ve saat 14.46’ da merkez üssü Japonya’nın Oshika Yarımadası’nın 72 km doğusunda (Pasifik Okyanusu içerisinde) olan bir noktada 9,1 Mw büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti. Deprem yaklaşık 6 dakika sürdü. Depremden sonra ise tsunami meydana geldi ve 500 km hıza, 40 metreyi bulan yüksekliğe sahip dalgalar Japonya kıyılarını vurdu. Deprem ve tsunami sonucunda Japonya sınırları içerisinde 19.759 kişi hayatını kaybetti, 6.242 kişi yaralandı ve 2.553 kişi kayboldu.
Japonya’ da bu felaket yaşanırken Fukuşima bölgesinde bir tehlike daha oluşmaktaydı ve adresi Daiichi Nükleer santraliydi. Tasarımını General Elektric firmasının yaptığı santralin yapımına 1967 yılında başlanmıştı. 1971 tarihiyle birlikte TEPCO tarafından devreye alınmış ve işletilmekteydi. Yüksek şiddetli depremlere ve tsunamilere sahip bölgeye yapılan bu santralin tasarımında Şili depremleri örnek alınmış ve simülasyonlarda tsunami dalgalarının 5 metreye ulaşılacağı hesaplanarak, santralin etrafına 5,7 metrelik dalgakıranlar yerleştirilmişti. Santral deniz seviyesinden 10 metre yüksekliğe inşa edilmiş ve deniz suyu pompaları deniz seviyesinden 4 metre yükseklikte bulunmaktaydı.
Depremin yaşandığı gün, santralde 4. 5 ve 6 numaralı güç ünitelerinde bakım gerçekleştiği için o bölümler üretime kapatılmıştı. Depremin başlamasıyla birlikte 1. 2 ve 3 numaralı güç üniteleri otomatik olarak kapandı. Depremden sonra, normalde dahili sistemden enerji alan soğutma sıvısı pompalarının çalıştırılması için dış enerjiye ihtiyaç duyuldu. Enerji kesintisi yaşanması nedeniyle acil durum jeneratörleri devreye girdi ve nükleer yakıtın soğutulması için pompa çalıştırıldı. Depremden 41 dakika sonra yaşanan tsunami olayı ise bir anda Fukuşima’ nın kaderini değiştirdi. Santrallere doğru hızla ilerleyen 23 metrelik tsunami dalgaları önce dalgakıranlara çarptı ve dalgalar 15 metreye kadar düştü. Tsunami dalgaları santrale ulaştığında ise türbin binalarını 5 metre su altında bırakmıştı. İlk dalgalardan 8 dakika sonra ikinci bir dalga daha santralin türbin binalarını vurdu. Bu dalgalar, ana yoğunlaştırıcı devre ve yedek soğutma devrelerinin deniz suyu pompalarını su altında bırakmış ve hasar vermişti. Dalgalar ayrıca türbin binasının zemininde bulunan dizel jeneratörleri de su altında bırakmış ve ana şalter ve bataryaları da su ile kaplamıştı. Bunun sonucunda santral kararması oluştu ve reaktörler ana soğutucu sistemden mahrum kaldı. Tsunami ayrıca santralin çevresindeki yolları da bozmuş ve dışarıdan müdahaleyi zor hale getirmişti. Bu durumun yarattığı acil durum sonucu 11 Mart saat 19.03 de acil durum ilan edildi ve saat 20.50 de santralin 2 km çevresi Fukushima bölgesi tahliye edilmeye başlandı. Saat 21.23 de bu alan 3 km ye çıkarıldı ve ertesi gün 5.44 de ise 10 km ye çıkarıldı. Daha sonra bu alan 12 Mart da 20 km ye çıkarıldı (3).
Fukuşima Nükleer Santralinde Depremden Sonra Neler Yaşandı?
Santralin kararması neticesinde güç üniteleri kontrol odasından izlenemedi. Her ne kadar radyoaktivite otomatik olarak kapatılmış olsa da kararsız izotopların nükleer füsyona devam etmesi ve nükleer yakıt üzerinde bulunan, nükleer tepkimeler sonucunda çok uzun dönemler süren döngüyle ısı ve radyoaktif yayılım yayan ve normalde soğutma suyuyla uzaklaştırılan atıkların, pompaların çalıştırılamaması neticesinde varlıklarını sürdürmesi sonucunda 1, 2 ve 3 numaralı ünitelerde koruma kabı basıncı ve türbin ısısı yükselmeye başladı. Yakıtların soğutulması için çeşitli yöntemler araştırılmaya başlandı. Acil durum prosedür ve dokümanları içerisinde bu büyüklükte bir afetler serisi öngörülmediği için yapılacak çalışmalar sıfırdan tasarlanmaya başlandı ve büyük bir zaman kaybına sebep oldu. Tahliye tatbikatlarında depremden sonra oluşacak tsunaminin binalara ulaşacağı öngörülmediği için acil durum jeneratörlerinin kontrolü için görevlendirilen çalışanlar tsunami dalgalarına kapıldı. Risk değerlendirmelerinde jeneratörlerin konumu doğru belirlenememişti. Öyle ki, zaman içinde Japon hukukunda meydana gelen mevzuat değişiklikleri sonucu üç tane daha yedek jeneratör inşa edilmiş ve santral alanı bünyesinde daha yükseğe yerleştirilmişlerdi. Fakat jeneratörleri ve soğutma sistemlerini birbirine bağlayan bağlantı istasyonu türbin binası içinde kalmıştı. Bağlantı istasyonlarının, türbin binasında bırakılmak yerine reaktörlerin içine alınmış olması halinde soğutma sisteminin devre dışı kalmasının önüne geçilebileceği ve bu kazanının hiç gerçekleşmeyeceği düşünülmektedir (4).
Şekil 3. Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali (5)
Şekilde 11 Mart 2011 tarihli deprem ve tsunami sonrası reaktör kazasına uğrayacak blokların durumları gösteriliyor. Kaza sürecinde 1, 2 ve 3 nolu reaktörlerde hidrojen gazı patlamaları ve yakıt maddesi ergimesi (Almanca: Kernsmelze) olduğu düşünülüyordu, ayrıca reaktörlerde soğutma sorunları (Almanca: Kühlungsprobleme) vardı. 4,5 ve 6 nolu reaktörler ise depremden önce bakım için durdurulmuşlardı.
Deprem ve tsunami sonucunda yakıtların soğutulamaması tehlikesi büyümeye başladı. Koruma kaplarının tasarım basıncı 430 kPa olmasına rağmen otomobil aküleri kullanılarak devreye alınan göstergelerde basınç 730 Kpa değerini gösteriyordu. Yine akülerin seri bağlanması ile çalıştırılan, yakıt kaplarının su göstergeleri eksilerdeydi ki bu durumda yakıt açığa çıkmıştı. Önlem olarak havalandırma işlemi yapılması kararlaştırıldı. Islak kuyularda radyoaktif maddeler arıtılarak, koruma kabı içerisindeki su buharı atmosfere salındı. Bu buharda temel olarak uçucu İyot-131 izotopu ve Sezyum-137 izotopu vardı. Değeri ise yıllık miktarın altındaydı. Yakıtı soğutmak için ünitelerin dışındaki su ağızlarından hortumlarla deniz suyu pompalanmaya başlandı. Artçı depremler yaşanması sonucunda binalardan düşen parçalar acil durum ekiplerine zor durumlar yaşattı. Kimi yürüme alanlarının diz boyunda suyla kaplı olması ve yerinden çıkan rögar kapakları bulunması nedeniyle batmalar yaşandı. Artçı depremlerden birinde 1 numaralı ünite vanaları zarar gördü ve havalandırma işlemi durdu. Buhar-Zirkonyum etkileşmesi sonucu Hidrojen oluşmaya başlamıştı. Sıcaklık ve basıncın artışıyla yaşanan Hidrojen patlamaları ciddi bir kazanın yaşanmasına neden olmuştu. Bu şiddetli patlama 2 ve 3 numaralı ünitelerde de vanalarda soruna yol açtı ve patlamalar yaşandı, yer yer yangınlar başladı. Bu patlamalar koruma kaplarına zarar vermese de oluşan kılcal çatlaklar atmosfere radyasyon yaymaya başladı. Hatta sahada bulunan acil durum ekiplerinin cihazlarında 100 mSv değerleri görüldü.
Şekil 4. Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali 11.03.2011 Tarihli Uydu Görüntüsü (6)
Ülkede 7. Seviye nükleer felaket ilan edildi ve içerisinde tonlarca yakıt bulunan karuma kaplarının patlamaması için 3 gün boyunca helikopterle su verme, iş makineleri ve gemiler ile dışardan ünitelere su verme yolları ile yakıtların kararlı hale gelmesi sağlandı. Nükleer patlama riski kontrol altına alındı. Reaktörlerden birinin bile patlaması ortamı birkaç Sievert dozda radyasyona maruz bırakacaktı ve bölgeye giren her canlının ölümüne sebep olacaktı. Bu nedenle diğer reaktörlere ulaşım/müdahale sağlanamayacak ve artan basınçla diğerlerinin de patlamasına neden olacaktı. Yaklaşık 120 km çapında bir alan boşaltılacak ve uzun yıllar kapalı kalacaktı.
Fukuşima Nükleer Santrali Kazası Sonrası Çıkarımlar
Şekil 5. Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali Soğutma Çalışmaları (3)
Deprem-Tsunami-Patlama-Yangın olaylarının peşi sıra yaşandığı bir döngüde sahada çalışanlar için moloz yığınları, radyoaktif bölgede yangın, patlamalar sonucu saçılan parçalar, zarar gören hortumlar, enerji ve yakıt yokluğu, yeterli miktarda su ve gıdanın bulunmaması (santral içindeki gıdalar kontamine olmuştu), yeterli sayıda koruyucu ekipman ve ölçüm cihazı bulunmaması, gün ışığı olmadığında dış alanın, santral binasının ise sürekli karanlık olması acil durum müdahalelerini etkileyen en önemli başlıklar olmuştur. Kapalı ve kısıtlı alanlarda çalışma, yangınla mücadele, radyasyon yayılımı bulunan alanda çalışma, böyle zorlu ortamlarda epey tehlike yaratmıştır. Yine tahliyeler nedeniyle yolların tıkanması, deprem ve tsunami nedeniyle yolların tahrip olması, ulaşımı ve acil durum müdahalelerini zorlaştırmıştır. Nükleer santralin güç kaybına uğraması ülke genelinde elektrik kesintilerine yol açmış ve sanayinin belirli bir süre durmasına neden olmuştur. Yapı tasarımlarında afetler için yeterli güvenlik katsayısıyla hesap yapılmaması, makine ve teçhizatların afetlere ve acil durumlara uygun konuma yerleştirilmemesi, önce güvenlik yerine önce kar denilmesi olayların büyümesine ve karmaşık hale gelmesine neden olmuştur. Tüm bunların nükleer santrallerin acil durum planları ve risk değerlendirmesi hazırlıklarında göz önüne alınması gereken başlıklar olduğu unutulmamalıdır.
Ülkelerin stratejik planlarında, afet senaryolarında yer alması gereken hususlar için Fukuşima felaketi mutlaka incelenmelidir. Ülkemizde 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremde ortaya çıkan müdahale zafiyeti ve ulaşım kanallarında çıkan sorunlar (havalimanı zeminlerinin çatlaması, yolların zarar görmesi, tahliyenin plansız yapılması sonucu ulaşım akslarının tıkanması, limanda çıkan yangın vb.), acil durumların büyük felaketlere yol açabileceğini göstermiştir.
Yukarıda sayılan risk ve tehlikelerin yanında, bir nükleer santralden yayılan radyasyonun ve ortaya çıkan nükleer atık ve enkazların gelecek nesilleri etkileyen daha uzun etkilere sahip olacağı açıktır. Fukuşima’ da ergiyen nükleer yakıt 1 numaralı ünitede koruma kabının tabanını delmiştir. Kaza sonucunda Radyoaktif maddelerin yeraltı sularına karışma ihtimali, depolanan radyoaktif suyun nereye boşaltılacağı sorunu, nükleer santralde bulunan ormanda ölçülen yüksek radyasyon seviyesi ve bu ormandan hava olaylarıyla çevreye yayılan radyasyon gibi çevre ve diğer canlıları etkileyen tehlikeli hususlar bulunmaktadır. Bölgede bulunan gıda ve su kaynaklarında yapılan ölçümlerde hala radyasyon bulgularına ulaşılmaktadır. Nükleer santral kazası sonucunda bölgede 30 km çapında bir alan tahliye edilmiş, hasta ve yaşlıların tahliyesinde organizasyon sorunları yaşanmış, ilgili bölgede psikolojik sorunlardan kaynaklı tedavilerin sayısı ve intihar oranları artmıştır. Görüleceği üzere nükleer bir felaketin etkileri, hayatımızın her önemli noktasında çok uzun yıllar boyunca karşımıza çıkacaktır.
Ülkemizde yapımına başlanan veya tasarı aşamasında bulunan nükleer tesis projelerine, bu kazadan sonra daha dikkatli bakmak gerekmektedir. Japonya ve Avrupa ülkeleri nükleer santral projelerini iptal ederken, aktif olan santrallerini kapatmaya yönelmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip olan ve terör/sabotaj riski de yüksek olan ülkemiz için, bu kaza önemli bir eşik olmalıyken ne yazık ki dikkate alınmamaktadır. Bu kazada çıkarılacak dersleri daha detaylı öğrenmek isteyenler için Fukuşima Kitapçık Yayın Komitesi’nce (Fukuşima Booklet Publication Committee) yurttaşları bilgilendirmek adına yayımlanan, ülkemizde Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından Türkçe’ye çevrilen “10 Lessons From Fukushima” (Fukuşima’dan Çıkartılacak 10 Ders) başlıklı kitapçık okunmaya değer (Link: https://www.emo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=108715&sube=13). Gerçek olaylar ve raporlar temel alınarak hazırlanan Netflix dizisi The Days ise izlenmeye değer.
BÜLTEN YAYIN KOMİSYONU SORUMLU YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Burcu Başpişirici
YAYINA HAZIRLAYAN
Orhan Bilikvar
YAYIN TARİHİ
5 MART 2025
YÖNETİM YERİ
MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Anadolu Cad. No: 40 K: M2 Bayraklı - İZMİR Tel: (232) 462 33 33 Faks: (232) 486 20 60 www.mmo.org.tr/izmir
Yerel Süreli Yayın
MMO İzmir Şube yayın organı MMO üyelerine ücretsiz gönderilir. Gönderilen yazıların yayınlanıp yayınlanmamasına, TMMOB Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu karar verir. Yayımlanan yazılardaki sorumluluk yazarlarına ilan ve reklamlardaki sorumluluk ilanı veren kişi veya kuruluşa aittir. Bülten’e gönderilen çeviri yazıların kaynağı mutlaka belirtilir. Gönderilen yazılar, yazarlarına geri verilmez.
Bu web sitesi çerez kullanmaktadır
Sitemizin çalışması için gerekli olan çerezleri kullanıyoruz. Siteyi kullanmaya devam ederek bunları kabul etmiş olursunuz.