423. Bülten’den

Cumhuriyetin İlanı: Halk Olmanın, Aydınlanmanın ve Yeniden Kuruluşun Yolu

29 Ekim 1923, salt bir tarih değildir; bir halkın küllerinden doğuşunun, kendi kaderine sahip çıkışının, tarih sahnesine yeniden onurlu bir özne olarak dönüşünün adıdır. Cumhuriyet’in ilanı, bir yönetim biçiminin değişiminden öte, yüzyıllar boyunca süren kulluk kültürünün yıkılıp “halk” olma bilincinin inşa edilme sürecinin ilk damlasıdır. Kurtuluş Savaşı’nın ardından yorgun ve yoksul bir halk, yokluk içinden bir irade çıkardı: kadınlar cephede mermi taşıdı, köylü tarlasını orduya açtı, öğretmenler okul yerine karargâhta ders verdi. Bu dayanışma, Cumhuriyet’in kurucu bilincini şekillendirdi. Bir milletin yeniden var olma kararlılığı, yönetim biçiminin değişmesinden önce zihniyet değişiminin en önemli nüvesi olarak tarihe yazıldı. Kuşkusuz ki bu zihniyet dönüşümünün öncüsü, rasyonel düşünceyi eyleme aktaran bir lider olarak Mustafa Kemal Atatürk’tü. Onun vizyonu, ulusal kurtuluşu askeri bir zaferden öte bir uygarlık projesi olarak tasarladı. Halkına, kendi gücüne inanmanın, bilimin rehberliğinde yeniden var olmanın yolunu açtı.

Akıl, Bilim ve Emeğin Devrimi

Cumhuriyet’in ilk on yılında gerçekleştirilen devrimler, salt siyasi bağımsızlığın değil, düşünsel ve ekonomik özgürleşmenin de ilk büyük adımlarıydı. Atatürk Devrimleri, yeni bir toplumun, yeni bir insan anlayışının temellerini attı. Saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyet’in ilanı, egemenliği kutsal otoriteden alıp halka veren tarihsel bir kırılmaydı; ulusun kendi kaderini tayin etmesinin ilk ifadesi oldu. Halifeliğin kaldırılması, laik bir hukuk düzeninin yolunu açtı; Medeni Kanun’un kabulü ise kadın ve erkek eşitliğini güvence altına alarak toplumsal dönüşümün temelini attı. Eğitim Birliği Yasası ile dinî ve sivil eğitim bütünleşti, Latin alfabesi halkın bilgiye erişimini kolaylaştırarak bilginin demokratikleşmesini sağladı. Şapka ve Kıyafet Devrimi simgesel olarak “modern yurttaş” kimliğini inşa ederken, takvim, ölçü ve saat düzenlemeleri Türkiye’yi çağdaş dünyanın ritmine dâhil etti. Kadınlara siyasal hakların tanınması ise Cumhuriyet’in eşit yurttaşlık anlayışının en güçlü ifadesiydi.

Bu düşünsel ve kültürel devrimleri tamamlayan ekonomik atılımlar, Cumhuriyet’in ikinci yüzünü oluşturdu: Sümerbank, Etibank, Şeker ve Karabük Demir-Çelik fabrikaları, Nazilli Basma ve Kayseri Uçak Fabrikaları, Paşabahçe Cam Sanayi, Köy Enstitüleri ve Atatürk Orman Çiftliği, kendi emeğiyle kalkınan, kendi geleceğini kuran bir halk yaratma iradesinin simgeleriydi.

Özgür Yurttaştan İtaatkâr Tebaya

Atatürk’ün vizyonu, Batı’nın biçimini taklit etmekten ibaret bir modernleşme değil; kökleri bu topraklarda, yönü çağdaş dünyaya dönük bir uygarlık hamlesiydi. Cumhuriyet’in özünde yer alan “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür insan” ideali, üretimle, eğitimle ve bilimle taçlanmıştı. Devlet, yurttaşına güven duyuyor; halk, kalkınmanın pasif bir nesnesi değil, aktif bir öznesi haline geliyordu. Cumhuriyet, “devlet baba”ya sığınan bir toplum değil, kendi emeğiyle var olan, üretimiyle onur duyan bir halk yarattı. Bu halkın öznesi emekti, umudu üretmekti; yurttaş olmanın değeri kendi alın terinden besleniyordu. Bu devrimler bütünü, yalnızca bir dönemin reformlar silsilesi değil; aklın, bilimin ve eşit yurttaşlığın temelleri üzerine kurulmuş bir uygarlık tasavvuruydu.

Ne var ki bu uygarlık tasavvuru, sonraki dönemlerde kimi iktidar sahiplerinin ideolojik yönelimleriyle giderek gölgelenmiş; toplumsal ilerleme fikri, yerini muhafazakâr gerileyişin, ekonomik bağımlılığın ve kültürel çözülmenin karanlık döngüsüne bırakmıştır. Özellikle son yirmi beş yılda, siyasal iktidarın oy kaygısıyla benimsediği politikalar, üretimiyle ayakta duran yurttaşı edilgen bir konuma itmiş; emek ve hak temelli yurttaşlık bilincinin yerini, “sadaka kültürü”nün yönlendirdiği bağımlı bir toplumsal yapıya bırakmıştır. Türkiye giderek üretimden uzaklaşmış, tarımı çökertilmiş, sanayisi dışa bağımlı hale gelmiş; Cumhuriyet’in kamucu, bilime dayalı kalkınma modeli tüketime, kolay kazanca ve gösterişe dayalı bir kültürle yer değiştirmiştir. Eğitimde nitelik kaybolmuş, liyakat ve etik değerler zayıflamış; bilgi yerine sadakat, emek yerine fırsatçılık yüceltilmiştir.

Sessizliğin ve Çözülmenin Karanlığı

Bu dönüşümün en acı yansıması, genç kuşakların içselleştirdiği umutsuzluk duygusudur. Ekonomik sıkışma, güvencesizlik ve adaletsizlik ortamında büyüyen gençler, artık geleceğini bu topraklarda değil, başka ülkelerde kurmaya yönelmektedir. Bu bir “beyin göçü” olgusunun ötesine geçen bir “umut göçü” hissiyatıdır; kendi ülkesinde üretme, yaratma, yaşama inancını kaybeden bir neslin sessiz çığlığıdır.

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu kriz, salt ekonomik değil, ahlaki ve zihinsel bir erozyondur. Cumhuriyet’in “emeğin kutsallığı” ilkesinin yerini kısa yoldan zengin olma arzusu almış; dürüstlük, emek ve liyakat birer nostaljik erdem gibi görülür olmuştur. Fırsatçılık ve çıkarcılık, yeni normlara dönüşmüştür. Böylece Cumhuriyet’in bir asır önce özgüvenle kurduğu üretici, özgür, aydın yurttaş modeli; giderek tüketimle avunan, itaatle var olmaya çalışan bir toplumsal biçime evrilmiştir. Bu dönüşüm sadece ekonomik değil, siyasal bir sindirme süreciyle de pekişmiştir. Günümüz Türkiye’sinde düşünmek, eleştirmek ya da farklı bir söz söylemek giderek riskli hale gelmiştir. Korku, toplumsal yaşamın görünmez sınırlarına dönüşmüş; itiraz etmek, suç sayılabilir bir davranış olarak kodlanmıştır. İktidar sahipleri, kendi görüşleri dışında kalan her sesi tehdit olarak algılamış; bu tutum, düşünsel çoğulluğun yerini itaat kültürüne bırakmasına neden olmuştur.

Son yıllarda, muhalif belediye başkanlarının görevden alınması, tutuklanması ya da uzun yargı süreçleriyle baskı altına alınması, yerel demokrasinin de fiilen zayıflatıldığını göstermektedir. Seçilmiş temsilcilerin iradeleri, kayyum uygulamalarıyla yok sayılmış; halkın sandıkta verdiği yetki, merkezi otoritenin müdahaleleriyle geri alınmıştır. Gazeteciler, akademisyenler ve sanatçılar üzerindeki yargısal ve idari baskılar da bu korku düzenini pekiştirmiştir.

Bu atmosfer, Cumhuriyet’in özgür birey idealiyle taban tabana zıttır. Bir zamanlar “fikri hür, vicdanı hür” yurttaşlar yetiştirmeyi amaçlayan bir ülke, bugün düşüncesini saklayan, geleceğini göremeyen, yaşamını korku ve sessizlikle sürdürmeye zorlanan bir topluma dönüşmüştür. Cumhuriyet’in bir asır önce vaat ettiği özgüven, yerini kuşatılmış bir sessizliğe bırakmıştır.

Umudun ve Direnişin İzinde

Ancak tarih, hiçbir dönemde tek bir iktidarın, tek bir anlayışın mülkü olmamıştır. Devirler değişir, devranlar döner; halkın iradesi, aklın ve vicdanın sesi er ya da geç yeniden yükselir. Türkiye’de de bu umudu yitirmiyoruz. Cumhuriyet’in temellerine kazınmış özgürlük, eşitlik ve adalet idealleri, her baskı dönemine rağmen varlığını sürdürmektedir. Bugün de çağdaş, demokrat ve aydın kitle, Cumhuriyet’in değerlerine sahip çıkmaya devam ediyor. Çünkü biz biliyoruz ki saltanatın sarayları, bir gün insanlık müzesi olarak geçmişin karanlığına ışık tutacak; gelecek kuşaklara özgürlüğün ve eşitliğin bedelini hatırlatacaktır. Mücadele, direniş, umut ve etik değerler kazanacaktır.

Vazgeçmeyeceğiz; çünkü bu toprakların mayasında direnç, vicdan ve özgürlük var.

Şimdi, bu direniş gücünün verdiği coşkuyla, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor; aydınlık yarınlara ulaşma mücadelemizde halkımızla yan yana, omuz omuza yürümeye devam edeceğimizi bir kez daha haykırıyoruz.

MMO İzmir Şube 32. Dönem Yönetim Kurulu

Tanıtımlar
Künye
MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ ADINA SAHİBİ
Ziya Haktan Karadeniz
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Evrim Aksoy
BÜLTEN YAYIN KOMİSYONU SORUMLU YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Burcu Başpişirici
YAYINA HAZIRLAYAN
Orhan Bilikvar
YAYIN TARİHİ
1 KASIM 2025
YÖNETİM YERİ
MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Anadolu Cad. No: 40 K: M2 Bayraklı - İZMİR
Tel: (232) 462 33 33
Faks: (232) 486 20 60
www.mmo.org.tr/izmir
Yerel Süreli Yayın
MMO İzmir Şube yayın organı MMO üyelerine ücretsiz gönderilir.
Gönderilen yazıların yayınlanıp
yayınlanmamasına, TMMOB Makina
Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
Yönetim Kurulu karar verir.
Yayımlanan yazılardaki sorumluluk
yazarlarına ilan ve reklamlardaki sorumluluk ilanı veren kişi veya kuruluşa aittir.
Bülten’e gönderilen çeviri yazıların kaynağı mutlaka belirtilir. Gönderilen yazılar, yazarlarına geri verilmez.
Bu web sitesi çerez kullanmaktadır
Sitemizin çalışması için gerekli olan çerezleri kullanıyoruz. Siteyi kullanmaya devam ederek bunları kabul etmiş olursunuz.
Bizi Takip Edin
MMO İZMİR
MMO
TMMOB