
419. Bülten’den
Toprağa ve Yaşama Saldırı; Zeytin Yasası Savaş sadece cephelerde, bombalarla ve silahlarla yaşanmaz. Bazen bir yasa tasarısında, bazen bir ruhsat kararında, bazen de diplomasi masalarında […]
Toprağa ve Yaşama Saldırı; Zeytin Yasası Savaş sadece cephelerde, bombalarla ve silahlarla yaşanmaz. Bazen bir yasa tasarısında, bazen bir ruhsat kararında, bazen de diplomasi masalarında […]
Sanayi Devrimi’nin ardından şekillenen modern endüstriyalizm, insanlık tarihinin belki de en radikal dönüşümlerinden birini yarattı. Doğa, üretim sürecinin yalnızca bir girdisi haline geldi; insan emeği […]
Yakın zamanda ülkece çok üzüldüğümüz bir olay yaşadık; Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmesi. Başka yaralanmalar ve can kayıpları yaşanmaması […]
Bölüm 2: Tasarımının Gerçekleştirilmesi ve Müşteri Onayı IATF 16949’a uygun olacak şekilde Jant Tasarım ve Müşteri Onay Süreci şu aşamalardan oluşturulabilir. 2.1. Tasarım ve Proje […]
5/7/2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7180 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun ikinci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki kurumlar arasına mesleki eğitim merkezleri de eklenmiş ve mesleki eğitim merkezleri “Çıraklık, kalfalık ve ustalık eğitimi ile mesleki ve teknik kurs programlarının uygulandığı özel öğretim kurumu” olarak yeniden tanımlanmıştır.
Genişletilen bu tanımlamadan kuvvetle Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) sistemiyle çocuk işçiliği fiilen yasallaştırılmıştır. İşverenler açısından düşük ücretli, sigortası devletten olan bir “çocuk iş gücü kaynağı” yaratılmıştır. Aileler ise ekonomik baskılar nedeniyle çocuklarını bu sisteme göndermeye zorlanmaktadır.
Böylelikle 14–17 yaş arası çocuklar, teoride yasal çerçeve içine sığdırılmış ancak pratikte denetimsiz ve tehlikeli iş koşullarında çalışmaya maruz bırakılmaktadır. Çocuklar, eğitim adı altında sadece 1 gün okul, 4 gün işletme pratiği ile yeterince sıkı olmayan denetim mekanizmaları ile işverenlerin suistimaline açık bir şekilde, eğitim modelinden çok bir üretim planlamanın içine kaynak olarak dahil edilmektedirler. Bu koşullarda pek çok MESEM işçisi çocuğun ağır şartlarda ve uzun saatlerde çalışmaya maruz bırakılması çocukluk haklarının elinden alınması demektir.
Çocuklar sadece eğitimin önceliklendirilmemesi açısından değil işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından da ciddi tehlikeler altında kalmaktadırlar. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi), 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde bir çocuk işçi raporunu yayımladı. Yayımlanan raporda 12 yılda en az 770 çocuğun iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği kaydedildi. Ölen çocuk işçilerin 261’i (yüzde 34) 5-14 yaş arasında, 509’u (yüzde 66) 15-17 yaş aralığında olduğu raporlandı.
İSİG (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği) Meclisi’ne göre MESEM kapsamında çalışan çok sayıda çocuk iş kazası geçirmiş, bazıları hayatını kaybetmiştir. Geçtiğimiz yıl MESEM kapsamında çalışan çocuklardan yedisinin öldüğü raporlandı.
Bir mühendis olarak üretim ortamlarında ilk dikkat ettiğimiz şeylerden biri emniyet ve süreç denetimidir. İş sağlığı ve güvenliği (İSG) mevzuatına göre, riskli ortamlarda çalışacak bireylerin yeterli teknik eğitim, iş güvenliği donanımı ve yaş olgunluğuna sahip olmaları gerekir. Yaşları gereği çocukların bu olgunluğa sahip olamayacakları açık olan 14–17 yaşındaki çocuklar, atölyelerde, inşaatlarda, metal pres makinelerinde yasal olarak içine sığdırıldıkları çerçevelerin içinde çalıştırılmakta, risk analizi, acil durum prosedürü, kişisel koruyucu ekipman kullanımı gibi temel İSG kuralları ise çoğu zaman işletmelerce uygulanmamakta ya da uygulamaların denetimi eksik bırakılmaktadır.
Kısacası yeterli denetim koşullarından mahrum MESEM öğrencileri sistematik olarak tehlikeye atılmakta ve bu öğrencilerin çocukluk hakları gasp edilmektedir. Bu durum insan haklarına aykırıdır. Bir çocuğun uygun koşullarda yetiştirilmesi yalnızca ailenin değil toplumun da sorumluluğundadır.
Başta meslek alanımız içerisinde çocuklara yönelik bu tür hak ihlalleri ile birebir karşı karşıya kalan biz mühendisler bu tür uygulamalara sessiz kalamayız. Sıklıkla savunusu “verimlilik” ya da “dezavantajlı çocuklara fırsat eşitliği sağlama” olarak yapılan bu uygulamanın çocukların geleceklerinde daha da derinleşen yaralar açtığını görmezden gelemeyiz!
Bu durum mühendislik etiği açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Çünkü çocukların yeri tezgahların başı değil, her çocuğun eşit fırsatlardan faydalanabildiği bir eğitim ortamıdır.
5/7/2019 tarihli Resmî Gazete