
Ağaçkakan ve Diyalektik
“Olduğu yerde donup kalmış koşulları, kendi şarkıları eşliğinde dans etmeye zorlamalıyız” (1) Son zamanlarda iki kitap elimde dolaşıyordu, kah biri kah diğeri. Aslında bu bir rastlantı […]

“Olduğu yerde donup kalmış koşulları, kendi şarkıları eşliğinde dans etmeye zorlamalıyız” (1) Son zamanlarda iki kitap elimde dolaşıyordu, kah biri kah diğeri. Aslında bu bir rastlantı […]

2025 yılı itibarıyla TSE 825-2024 Yönetmeliği, bağlı standartlar ve kullanılan programlarda çeşitli değişiklikler yapıldı. Bu süreçte pek çok meslektaşımızın aklına takılan sorular oldu. Bana da […]

YAZI DİZİSİ: Sessiz Tarih, Küçük Dev Kadınlar 12 Şubat 1814’te Almanya’nın Salzwedel kentinde dünyaya gelen Jenny von Westphalen, aristokrat kökenine rağmen erken yaşlardan itibaren özgürlükçü […]

Yakınlarımın, arkadaşlarımın, dostlarımın vefatlarına çok üzülürüm. Arkadaşlarımın ve dostlarımın vefatına daha çok üzülürüm. En çok da hem arkadaşım hem dostum hem de “mühendis” olanların vefatına […]
19 Mayıs 1815 tarihinde İskoçya’nın Edinburgh kentinde, George Hogarth ve Georgina Thomson çiftinin on çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya gelen Catherine Thomson ” Kate ” Dickens ( kızlık soyadı Hogarth), İngiliz yazar, gazeteci, eleştirmen ve daha birçok sıfatla anılan Charles Dickens’ın gölgesinde kalmış bir kadın: Diğer Dickens

Catherine Dickens kültürlü bir ailede büyümüş birçok yeteneği olan bir kadındı. O bir yazar, aktris ve çok iyi bir aşçıydı ama bütün meziyetleri evliliği yüzünden gölgede kalmıştı. Dünya onu Charles Dickens’ın İskoç eşi, on çocuğunun annesi ve huysuz karısı olarak tanıdı. Çünkü Charles Dickens’ın biyografisini yazanlar yıllarca onu huysuz ve fevri biri olarak gösterdiler. Catherine’in kendi başarıları, varlığı, geleceğe katkıları ne İngiliz basını tarafından, ne de dünya kamuoyunda görüldü, bilindi…
Catherine’in Babası George Hogarth Morning Chronicle dayazar ve müzik eleştirmeni olarak çalışmaktaydı. Charles Dickens ise genç bir gazeteciydi ve oda Evening Chronicle‘da edidörlük yapıyordu. Catherine ve Charles’ın tanışmaları da bu vesileyle olmuştu. Catherine çekici, zeki, nazik ve yetenekli bir müzisyendi. Charles, 19 yaşındaki Catherine’i beğendi ve onu 23. doğum günü partisine davet etti. Catherine 1835 Şubat’ında, katıldığı bu partiden sonra kuzenine “tanıdıkça daha da iyi görünüyor gözüme Dickens” diye yazmıştı. Bu iyi görünme öyle ilerlemiş olmalıydı ki kısa bir süre sonra Catherine onun evlilik teklifini kabul etmiş ve 2 Nisan 1836’da Londra’da evlenmişlerdi.

Bu hem mutlu hem de çok mutsuz dönemleri olan bir evlilikti. Catherine anne olmanın yanı sıra yazar ve yetenekli bir aktris, mükemmel bir aşçıydı. Kocası onu ayrıca çok iyi bir gezi arkadaşı olarak da tanımlıyordu.15 yıl boyunca Catherine 10 çocuk doğurmuş, iki de düşük yapmıştı. Birbirlerine aşık, birlikte partilere, tatillere giden bir çift iken, zamanla aynı evde yaşamaya tahammülü olmayan iki insana dönüşmüşlerdi.
Dickensların kızı olan ressam Katey’nin biyografisine bakıldığında da Dickens çiftinin ayrılmak için çok anlaşılabilir sebepleri olduğu görülüyor.

Charles tanıştıklarında Catherine’i ideal bir kadın olarak görmüş ancak zamanla bu değişmiş. Charles’ın çocukluğu yoksulluğun, borçların gölgesinde geçmişken; Catherine mutlu, orta sınıf bir aileden gelmekteymiş. Charles imrendiği bu hayatı çocuklarına ve kendisine verebilecek kişi olarak Catherine’i görmüş, bu yüzden onu ideal eş olarak tanımlamıştı. Evliliklerinin başında Catherine, hem sosyal hem de maddi açıdan kocasından üstün durumdayken, kısa bir süre sonra sıradan bir gazeteci olan Charles’ın yazıları Kraliçe Victoria tarafından okunmaya başlayan ünlü biri haline gelmiş. Charles’in fikirlerini aktardığı yazıları artık ülkenin siyasi gidişatına yön verir olmuş. Charles Dickens’ın hızla hiç beklenmedik bir üne kavuşması evlilikleri üstünde tahammülü güç bir baskı unsuruna dönüşmüş ve eşi olarak Catherine’in bütün bu yetenekleri gölgede kalmış.

Başlangıçta kendisi de en az kocası kadar mutlu olan Catherine’in arka arkaya hamilelikler yaşaması sağlığını, hayat enerjisini ve evliliğini olumsuz etkilemeye başlamış.
Bugün üzerinden yüz yıldan fazla zaman geçmiş olsa da Catherine hala sıkıcı ve gösterişsiz bir kadın olarak marjinal görülüyor. Dickens hakkında yapılan tek biyografik film bile Catherine’e değil, Charles’ın metresi Ellen Ternan üzerinde yoğunlaşmıştı (onun Catherine ile ayrılmasına neden olan bir ilişkiydi bu).
Oysa Catherine gençliğinde eğlenceyi seven bir kadındı. Uluslararası ün kazanmış Dickens’in karısı olarak çok sayıda yer gezdi, kendisiyle benzer konumda olan kadınların çoğunun yapamadığı şeyleri yapma fırsatı oldu. Charles da o da amatör oyunculardı. Catherine ABD ve Kanada’da da sahneye çıkmıştı.
Bir diğer başarısı ise kitap yazmasıydı. Üstelik o devirde birçok kadın kitaplarını bastırabilmek için erkek mahlasları kullanmak zorunda kalırken, o kendi adıyla “Akşam Yemeğinde Ne Yiyelim?” yemek kitabını bastırmıştı. Fakat bazı ünlü akademisyenler de dahil birçok kişinin bu kitabı Charles’ın yazdığına inanması sinir bozucuydu. Sanki Catherin bunu yapacak zeka ve yetenekten yoksunmuş gibi.
Dickens’ların evliliği ve 1858’de ayrılmaları konusunda çok şey yazıldı. 20.yüzyıl başlarında her ikisi de çoktan ölmüşken tartışmalar Charles’ı haklı çıkarıyordu. Catherine’in alkolik olduğu gibi iddialar dolaştı ortalıkta, ama Catherine’in üçüncü kuşak torunu Lucinda Hawksley, büyük annesi olan kadın gerçekte kimmiş, şöyle anlatıyor.
Bu türden söylentilere bugün bile inananlar var. Ama Charles Dickens hataları, eksikleri olabilecek gerçek bir insan olarak görülmüyor. Kimi Charles Dickens’ı şeytan kimi ise yarı tanrı görüyordu. Catherine hakkında da aynı yanlı değerlendirmeler söz konusuydu. Ya haksızlığa uğramış bir kahraman, ya da büyük bir insanın önündeki engel olarak söz ediliyordu ondan.

Ayrılığın kesin nedeni bilinmemekle birlikte, o dönemde ve sonrasında Dickens ile Ellen Ternan ve/veya Catherine’in kız kardeşi Georgina Hogarth arasındaki ilişki söylentilerine odaklanılmıştır. Yıllar içinde Charles’ın Catherine’in giderek daha beceriksiz bir anne ve ev hanımı haline geldiğini, on çocuğunun doğumundan ve dolayısıyla maddi sıkıntılardan onu sorumlu tuttuğunu idda etmesi, bununla kalmayıp genç sevgilisi Ellen Ternan ile birlikte olabilmek için 22 yıllık eşine akıl hastası teşhsi koydurmaya çalışması ayrılığa giden yolun taşları döşemiştir.
Ayrıca yeni evli oldukları dönemde genç Dickens ailesine destek olmak için evlerinde yaşamaya başlayan Catherine’in kız kardeşi Mary Hogarth ile Charles Dickens arasındaki ilişkinin doğası da tarihçiler tarafından tartışılmıştır. Onlarla yaşamaya başladığında Dickens’ın ona büyük hisler beslemeye başladığı, Mary’nin de akrabalarına yazdığı mektuplarda Dickens’ın harika bir adam olduğundan ve kız kardeşi Catherine’i çok mutlu ettiğinden bahsettiği bilimektedir.1837’de kısa bir hastalık sonrası Dickens’ın kollarında ölen Mary Hogarth, Oliver Twist başta olmak üzere yazarın birçok kitabına ilham olmuştur. Charles Dickens ve Mary Hogarth’ın içinde kendi saçları olan birbirlerine hediye ettikleri madalyonlar ve takılar trajik ve karışık bir hikâyeden arda kalan parçalar olarak değerlendirilmiş, zaman içinde çeşitli spekülasyonlara neden olmuştur.
Catherine’in küçük kız kardeşi Georgina Hogarth ise Dickens çiftinin 1842 de Amerika Birleşik Devletleri’ne yelken açmasıyla, geride bıraktıkları genç ailenin bakımına yardım etmek için Dickensların evine taşınmış ve çiftin ayrılıkları sonrasında da Dickens’ın evinde kalıp evi yönetmiştir.

Charles ve Catherine Dickens Mayıs 1858’de ayrılmış ve Catherine, Camden Town’daki Gloucester Crescent’te bir mülke taşınmıştır. Ayrılıklarının şartlarını mahkeme duruşması yerine tapu ile ayarlamışlardı. İngiliz yasalarına göre Catherine’in çocukları üzerinde hiçbir velayet hakkı yoktu, ancak tapuda “tüm veya herhangi bir çocuğuna her yerde serbest erişim” sözü verilmişti. Ancak, Dickens Catherine’in çocuklarına erişimiyle ilgili ayrılık senedindeki maddeye saygı göstermemişti.
Catherine 22 Kasım 1879’da (64 yaşında) Londra’da kanserden vefat etti. 1851’de yedi aylıkken vefat eden küçük kızı Dora’nın yanına Londra’daki Highgate mezarlığına gömüldü. Onun mezarı, Dickens’ın Westminster Abbey’deki mezarından çok uzaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda Londra’daki Charles Dickens Müzesi “Diğer Dickens” adıyla düzenlediği sergiyle Catherine’e kendi gerçek kimliğini geri iade etmiş ve bu sergiyi ziyaret edenler tüm bunları ve “Diğer Dickens” olarak anılan canlı, nüktedan ve ilginç kadını tanıma fırsatı bulabilmiştir.
https://en.wikipedia.org/wiki/Catherine_Dickens#In_the_media
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160523_vert_cul_diger_dickens
https://kayiprihtim.com/haberler/charles-dickens-yasak-aski-madalyon-sergi/amp
https://ekmekvegul.net/kultur-sanat/charles-dickensin-golgesinde-kalmis-bir-kadin-oteki-dickens
