
416. Bülten’den
EŞİK AŞILDI: SÖZ HALKTA, İNİSİYATİF SOKAKTA İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali, ardından gözaltına alınıp tutuklanmasıyla başlayan süreç, Türkiye siyasetinde uzun zamandır görülmeyen […]
EŞİK AŞILDI: SÖZ HALKTA, İNİSİYATİF SOKAKTA İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali, ardından gözaltına alınıp tutuklanmasıyla başlayan süreç, Türkiye siyasetinde uzun zamandır görülmeyen […]
Son yıllarda dijital dönüşümün hız kazanması, iş dünyasında esnek çalışma modellerinin –özellikle uzaktan çalışma düzenlemelerinin– yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır. Uzaktan çalışma, teknolojik altyapıların gelişmesiyle birlikte çalışanların […]
Cem Karaca’nın 12 Eylül 1980 darbesi sonrası sürgündeyken bestelediği “Ceviz Ağacı” şarkısı ülkesine döndükten sonra, 1987 yılında çıkardığı Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar […]
Bilindiği üzere TS825 2013 Binaların Isı Yalıtım Standardı geçen yıl sonu TS825 2024 olarak güncellendi. 1 Nisan 2025 tarihinde de yürürlüğe girdi. Bu yazımızda, özellikle […]
Marie Curie, bilim dünyasında iz bırakan ve tarihe adını altın harflerle yazdıran bir kadın bilim insanıdır. Hem fizik hem de kimya alanlarında devrim yaratmış olan Curie, özellikle radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır.
Bilim dünyasında karşılaştığı tüm engellere rağmen tarihe adını altın harflerle yazdıran Madam Curie, birçok ilke imza attı. Fransa’da fizik alanında doktora yapan ilk kadın olarak bilimsel kariyerinde önemli bir dönüm noktası yarattı. Sorbonne Üniversitesi’nde bir bilim laboratuvarına başkanlık eden ve ders veren ilk kadın olmanın yanı sıra, dünyada Nobel Ödülü’nü iki kez kazanan ilk bilim insanı oldu. Onun azmi ve keşifleri, bilimin sınırlarını genişletmeye devam ediyor.
Marie Curie, 7 Kasım 1867’de Polonya’nın Varşova şehrinde Maria Skolodowska adıyla doğmuş ve zamanının önde gelen bilim insanlarından biri olmuştur. Curie’nin hayatı, bir kadın olarak bilim alanında karşılaştığı büyük engellere rağmen bunları nasıl aşabildiğini gösteren cesaret verici örnek olmuştur. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, kadınların bilim dünyasında yer edinmesinin oldukça zor olduğu bir dönemdi. Kadınların, akademik dünyada erkeklerle eşit haklara sahip olmamaları, bilimsel çevrelerde kadınların genellikle görmezden gelinmesine yol açıyordu. Marie Curie, bu dönemin zorluklarını aşarak kendini kanıtladı. Fransa Paris’te Sorbonne Üniversitesinde eğitim alırken, kadın öğrencilere karşı uygulanan ayrımcılık ve zorluklarla karşılaştı. Tüm zorluklara rağmen 1893’te Fizik, 1894’te de Matematik bölümünü başarıyla bitirdi. Marie Curie, azimle eğitimine ve çalışmalarına sürdürdü ve eşi Pierre Curie ile birlikte radyoaktivite üzerine önemli çalışmalar yaparak, bilim dünyasında devrim niteliğinde keşifler gerçekleştirdiler. Marie Curie, “radyoaktivite” terimini ilk kullanan bilim insanıydı ve bu alandaki araştırmaları, 1903’te ona Nobel Fizik Ödülü‘nü kazandırdı. Bu ödülü, Pierre Curie ve Henri Becquerel ile birlikte kazandı. Böylece, Marie Curie, Nobel Ödülü kazanan ilk kadın bilim insanı oldu.
Marie ve Pierre Curie, yıllarca emek vererek keşfettikleri radyumun patentini almayı reddettiler. Oysa, bu keşfin yalnızca bir gramı bile onlara hayalini kurdukları laboratuvarı kazandırabilirdi. Ancak Marie Curie’nin net bir cevabı vardı: “Radyum bir elementtir, herkesin malıdır. Nasıl bir kişiye ait olabilir?” Bilim, metalaşmaya direniyordu. Curieler de buna sadık kaldı: “Maddi çıkar bilimin ruhuna uymaz.”
Şatafatlı törenlere mecburen katıldıklarında kendi aralarında bir oyun oynarlardı: Kadınların gerdanlıklarındaki elmaslarla kaç laboratuvar kurulabileceğini hesaplamak… Bir nevi, niceliği niteliğe dönüştürme pratiği. Marie Curie, maddi değerler dünyasında umarsız, hatta “vahşi” olarak görülüyordu. Ancak bilimin ve niteliğin dünyasında? Orada unvanlara, sıfatlara gerek yoktu. Sadece: Marie Curie.
Marie Curie’nin başarısı, yalnızca bilimsel alandaki çığır açan keşifleriyle değil, aynı zamanda toplumsal normlara meydan okuyarak kadınların bilime katkıda bulunabileceklerini ispatlamasıyla da önem taşır. Kadınların bilimsel dünyada varlık göstermesi pek çok açıdan zorlayıcıyken, Curie’nin başarısı bu engelleri aşan güçlü bir simge haline geldi. O dönemde kadınların eğitimi büyük ölçüde kısıtlanıyor, bilimsel çalışmalar erkeklerin alanı olarak görülüyordu. Ancak Curie, bu cinsiyetçi bariyerleri yıkarak bilim dünyasında kalıcı bir yer edindi ve eşitlik mücadelesinin öncülerinden biri oldu.
Marie Curie, dünya tarihinde iki kez Nobel Ödülü kazanan ilk kadın ve hem fizik hem de kimya alanında Nobel Ödülü alan tek bilim insanı olarak tarihe geçti. Onun bu başarısı, kadınların bilimdeki potansiyelini gözler önüne sererken, kendisinden sonra gelen birçok kadın bilim insanına da ilham kaynağı oldu.
1906 yılında, eşi Pierre Curie’nin bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi, onun için büyük bir kişisel kayıp oldu. Bu dönemde yaşadığı yalnızlık ve duygusal zorluklar, hayatının en çetin süreçlerinden biriydi. Ancak Curie, bilime olan bağlılığını kaybetmedi ve çalışmalarına daha da sıkı sarıldı. Pierre’in ölümünün ardından Sorbonne Üniversitesi’nde onun kürsüsüne atanarak ilk kadın profesör unvanını aldı ve bilimsel araştırmalarına kararlılıkla devam etti.
Ancak Curie’nin hayatı yalnızca bilimsel başarılarla değil, toplumsal baskılar ve cinsiyetçi eleştirilerle de şekillendi. 1911 yılında, evli bir adam olan Paul Langevin ile ilişki yaşadığı iddiaları büyük bir skandala yol açtı. Toplumun sert eleştirilerine maruz kalmasına rağmen, bilimsel çalışmalarına olan bağlılığı bu süreci aşmasını sağladı. Aynı yıl, radyoaktif elementlerin özelliklerini detaylı bir şekilde inceleyerek radyum ve polonyumu keşfetmeye devam etti. Bu çalışmaları ona ikinci Nobel Ödülü’nü kazandırdı ve Curie, iki farklı alanda Nobel Ödülü alan ilk bilim insanı unvanına sahip oldu.
Marie Curie, bilim dünyasında kabul görmek için yalnızca akademik başarılarıyla değil, toplumsal cinsiyet bariyerleriyle de mücadele etmek zorundaydı. Ancak bu mücadeleyi her zaman doğrudan bir çatışma içinde değil, bazen dönemin “erkek egemen” bilim anlayışına belirli ölçüde uyum sağlayarak yürüttü. Bilimde eşitlik adına büyük adımlar atmış olsa da, kadınların bilimsel çalışmalara katılımını daha güçlü bir şekilde savunabileceği yönünde eleştiriler de olmuştur. Buna rağmen, Curie’nin kadınların eğitimde ve bilim dünyasında yer edinmesine öncülük ettiği tartışmasız bir gerçektir. Marie Curie’nin yaşamı ve bilim dünyasındaki mücadelesi, yalnızca bilim tarihine değil, kadınların eşitlik mücadelesine de büyük bir miras bıraktı. Onun kararlılığı, bilime adanmışlığı ve sınırları aşan başarısı, bugün hâlâ ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Marie Curie’nin radyoaktivite üzerine yaptığı araştırmalar bilim dünyasında devrim yaratmış olsa da, bu alandaki potansiyel sağlık risklerini başlangıçta tam olarak anlamamıştı. O dönemde radyoaktivite ve radyasyonun tehlikeleri hakkında çok az şey biliniyordu, tecrübe ve bilgiler sınırlıydı, bu yüzden Curie’nin kendisini büyük bir riske atarak yaptığı araştırmalar, zaman içinde ölümcül sonuçlar doğurdu. Curie, uzun saatler sürdürdüğü çalışmaları nedeniyle yaşadığı fiziksel ve zihinsel yorgunlukların sonucu ortaya çıkan sağlık sorunlarına ve karşılaştığı maddi zorluklara rağmen bilimsel çalışmalarına devam etti ve keşiflerinin insanlık için ne kadar önemli olduğunu vurguladı. O dönemde, bilimsel çalışmaların sonuçlarını insanlık yararına sunmanın, bilim insanlarının en yüksek sorumluluğu olduğunu savundu. Bilimsel araştırmaları sırasında radyoaktiviteye uzun süre sürekli maruz kalması, onun ölümüne yol açan lösemi hastalığının insanlık adına gelişimine katkı sağlamış oldu. Bir başka önemli katkısı, I. Dünya Savaşı sırasında, askeri hastanelerde çalışan tıbbi ekipler için mobil röntgen makineleri geliştirdi. Bu makineler, savaş sırasında yaralıların tedavisini kolaylaştırmaya yardımcı oldu. Bu dönemde, Curie’nin tıp alanındaki katkıları da büyük bir takdir topladı.
Marie Curie’nin geleceğe mirası, yalnızca bilimsel alandaki buluşlarıyla sınırlı değildir. O elde ettiği başarılarla, kadınların bilim dünyasında hak ettikleri yeri alabilmesinin önünü açmış oldu. Aynı zamanda erkek egemen toplumlarda, kadınların bilimsel alanda başarı gösteremeyecekleri ve sadece belirli alanlara ait olabilecekleri şeklindeki düşünceyi de kırmış oldu. Curie, bilime olan tutkusunu ve cesaretini hiçbir zaman kaybetmedi. Ayrıca, kadınların eğitimi ve hakları konusunda da örnek oldu. Onun hikayesi, her ne kadar feminist kadın mücadelesinin içinde direk yer almasa da kadınların erkeklerle eşit şartlarda bilim yapabileceklerini göstermek açısından önemli bir figürdür.
Marie Curie’nin hayatı, bilimsel başarıları kadar, toplumsal engelleri aşma mücadelesiyle de unutulmaz bir miras bırakmıştır. O, yalnızca bilim dünyasında devrim yaratan bir öncü değil, aynı zamanda kadınların eğitim ve bilimde hak ettikleri yeri almasına ilham veren bir simgedir. Karşılaştığı cinsiyetçi engellere rağmen yılmadan ilerlemesi, bilime ve insanlığa olan katkılarının değerini daha da anlamlı kılmaktadır. Onun azmi, cesareti ve bilime adanmışlığı, yalnızca kendi döneminde değil, günümüzde de kadın bilim insanlarına ışık tutmaya devam etmektedir. Curie’nin yolculuğu, bilimin sınırlarını genişleten bir keşif süreci olmasının yanı sıra, eşitlik ve adanmışlığın ne denli güçlü bir değişim yaratabileceğinin de kanıtıdır.
1.Guadalupe Martin :Marie Sklodowska-Curie: a Woman Ahead of Her Time, August 2018
2. Eve Curie : Marie Curie – Bir Bilim Kadınının Olağanüstü Yaşam Öyküsü, Nisan 2017
3. https://www.nobelprize.org/nobel_prizes/physics/laureates/1903/
3. https://www.mariecurie.org.uk
4. https://tr.wikipedia.org/wiki/Marie_Curie