Görünmeyen Engeller, Sessiz Savaşlar: Imposter Sendromu

Mak. Yük. Müh.

Kadınlar, özellikle iş dünyasında bilim, teknoloji, mühendislik gibi erkek egemen alanlarda kendilerini kanıtlamak için yoğun bir baskı hissediyorlar. Bu baskının yanında, ev içi emeğin çoğu sorumluluğu yine kadınlara düşüyor. Bütün bunların ağırlığını kaldırmaya çalışırken, bir de sık sık yetersizlik hissi, konfor alanının dışına çıkamama, başarısızlığını kendine mal edip, başarıyı şansa bağlama duygularının altında ezilmektedir.

50. Dönem Merkez Kadın Komisyonu’nun İletişimci, Yazar ve Aktivist Ayşen Şahin ile yaptığı söyleşinin ardından pek aşina olmadığım bir kavram girdi hayatıma: Imposter Sendromu. Geçenlerde Şubemiz Yönetim Kurulu’nda üyelerimize yönelik yaptığımız anketlerin sonuçlarını incelerken, gelecek yıl maaş beklentisine ilişkin cinsiyete dayalı grafikleri görünce, bu kavramın konuşulması, paylaşılması, bilgilendirilmesi, öğrenilmesi gerektiğini düşündüm.

İlk kez Pauline Rose Clance ve Suzanne Imes adlı ABD’li psikologlar tarafından 1978 yılında kullanılan ve dilimize “sahtekarlık fenomeni” olarak tercüme edilen bu kavram, kişilerin başarısını kendilerine değil, şansa veya dış etkenlere bağlı olduğuna inandıklarını belirtiyor. Bu kavramı en çok kullanan cinsiyet ise kadın. Clance ve Imes’e göre başarılı olan kadınların, bu başarılarını kendi yeteneklerine, performanslarına göre değil, tesadüf ve şans eseri gibi dış koşullara göre açıkladıklarını ve bulundukları pozisyonlara hak ederek gelmediklerini düşündüklerini ifade edeler. İki psikolog, bu gözlem ve iddiaların gerçekle tutarlı olup olmadıklarını test etmek için “Imposter Phenomenon (Sahtekarlık Fenomeni)” adını verdikleri çalışmayı yaparlar.

Çalışmayı kısaca öyle özetleyebiliriz:

Imposter Phenomenon” (Sahtekarlık Fenomeni) kavramı, tıp, hukuk, sosyal hizmet ve öğretim üyeleri başta olmak üzere çeşitli alanlarda çalışan yüksek başarıya sahip olan kadınların bu başarılarına yönelik olan tutum ve algılarını tespit etmek için kullanılan bir kavramdır. Clance ve Imes 150’den fazla başarılı ve entelektüel kadınla yaptıkları bu çalışmada çok önemli veriler elde ederler. Clance ve Imes yaptıkları çalışmada akademik ve profesyonel başarılara rağmen, sahtekarlık fenomenini yaşayan kadınların gerçekten başarılı olmadıklarına ve kendilerinin başarılı olduklarını düşünen herkesi kandırdıklarına inanmakta ısrar ettikleri sonucunu elde ederler. Bu nedenle Clance ve Imes sözü edilen çalışmada kadınların kazandıkları derecelere, akademik başarılara, standart testlerde yüksek başarılara ve saygın otoritelerden olumlu dönütler almalarına rağmen, bu kadınların içsel bir başarı duygusu yaşamadıklarına ulaşırlar. Aynı zamanda Clance ve Imes, çalışmalarında “Imposter Phenomenon” (Sahtekarlık Fenomeni) durumunun yaşanmasında cinsiyet farkının etkili olup olmadığını da sorguladılar. Yapılan araştırma ve sorgulama sonucunda Clance ve Imes’e göre “Imposter Phenomenon” (Sahtekarlık Fenomeni), sadece kadınlarda değil, erkeklerde de görüldüğü tespit edildi. Ancak Clance ve Imes yaptıkları klinik araştırmalarında, fenomenin erkeklerde çok daha az sıklıkta meydana geldiğini ve kadınlara kıyasla çok daha az yoğunlukta olduğu sonucunu bulduklarını ifade ederler. Aynı zamanda erkeklerin başarılarını içsel, istikrarlı yetenek faktörüne bağlama olasılığı çok daha yüksek iken, aynı durumdaki kadınların ise başarılarını şans veya çaba gibi geçici nedenlere bağlama eğiliminde bulunma olasılıklarının daha yüksek olduğu ortaya çıkar. Dolayısıyla erkek ve kadın cinsiyetler arasında görülen bu algılama ve tutum şekli, toplumsal yapının cinsiyet algısıyla yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Bu durumun kadınların hem kendileriyle hem de diğer kadınlarla ilgili düşük performans beklentileri ve toplumsal cinsiyet normu arasında güçlü bir ilintinin söz konusu olduğunu savunan Clance ve Imes’e göre, kadınlar yetkin olarak kabul edilmedikleri toplumsal cinsiyet rolü klişesini bir öz klişe haline getirerek bunu içselleştirdiklerini iddia eder.

Evrim Ağacı’ndaki bir yazıda, sendroma ilişkin bazı belirtilerden ve semptomlardan bahsediliyor. Sendromun Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatiksel El Kitabı (DSM)’de ruhsal bir bozukluk olarak tanımlanmadığını belirtirken, kapsamlı araştırmaların birkaç karakteristik özelliği ortaya koyduğu belirtilmiş. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Sahtekâr Gibi Hissetmek: Sahtekârlık sendromu, genellikle profesyonel ve rekabetçi ortamlarda yüksek başarı elde eden veya elde etme potansiyeline sahip olan kişilerde ortaya çıkar. Sendroma sahip kişiler, bu rekabetçi ortamda olmaya yetecek kadar akıllı veya yetenekli olmadıklarını hissederler. Aslında bulundukları pozisyonu veya başarıyı hak edecek yetkinliğe sahip olsalar bile kendilerinin yetkin, yetenekli veya bilgili olmadıklarını hissettikleri için sürekli olarak başkalarını kandırıyormuş gibi hissederler.
  • Keşfedilme Korkusu: Imposter sendromuna sahip kişiler, sendromun adından da anlaşılacağı üzere kendilerini sürekli olarak başkalarını kandıran bir sahtekâr gibi hissederler. Bu nedenle başkalarının kendileri hakkındaki gerçeği keşfedeceğinden veya kim olduklarını anlayacaklarından korkarlar. Örneğin, üç kez Grammy ödülünü kazanan Amerikalı yazar ve şair Maya Angelou, “11 kitap yazdım, fakat her defasında ‘Eyvah, bu sefer öğrenecekler!’ diye düşündüm. Herkese bir oyun oynadım ve şimdi beni bulacaklar.” cümlelerini kurmuştur.
  • Başarılı Olduğunda Kendinden Şüphe Etmek veya Suçluluk Hissetmek: Çoğu insan başarılı olduğu durumlarda kendilerinden gurur duyarken, Sahtekârlık Sendromuna sahip kişiler genellikle kendilerinden şüphe eder veya suçluluk duyar. Öyle ki, büyük başarılar Sahtekârlık Sendromu olan kişiler için kendinden şüphe edecekleri bir döngünün başlangıcı dahi olabilir. Bu kişiler, hayatlarında önemli bir dönüm noktasına ulaşsalar bile başarılarını fark edemeyebilir. Bunun arkasındaki sebep, başarının genellikle hissettikleri sahtekârlık duygusunu yoğunlaştırmasıdır. Çünkü Imposter Sendromu olan bir kişi, elde ettiği başarıyı gerçekten hak etmiş olsa bile, bunu etik olmayan yollarla veya şans eseri elde ettiğini düşünür. Bu nedenle de bu başarının gelecekte tekrarlanamayacağını düşünerek endişelenmeye başlayabilir.
  • Sorumluluk Almaktan Kaçınma ve Kendini Sınırlama: Imposter sendromu olan kişiler, yeteneklerini sergilemek için daha fazla görev üstlenmek yerine daha küçük ve kolay yönetilebilir görevlere yönelebilirler. Kendilerine ve başarılarına karşı duydukları şüphe profesyonel girişimlerini sınırlamal\text{}arına sebep olabilir. Kendi kendilerine empoze ettikleri olumsuz düşünceler, terfilerden kaçınmalarını veya yalnızca yeterince iyi olduklarını düşündükleri işler için motive olmalarını sağlayabilir. Bu nedenle kariyer basamaklarını büyük bir motivasyonla tırmanmak yerine genel olarak daha risksiz adımlar atabilirler. Hatta öyle ki, bazen büyük bir başarı yakalama şansından dönüm noktasından hemen önce vazgeçebilir, dahası bu olumlu durumun ortadan kalkması için kendilerini sabote edecek davranışlarda bulunabilirler. 2014 yılında yapılan bir araştırma, Imposter sendromuna sahip kişilerin iş hayatında daha fazlasını yapacaklarına inanmadıkları için mevcut pozisyonlarında kalma eğiliminde olduklarını göstermiştir.
  • Başarısızlıkları Üstlenme Eğilimi: Imposter sendromu olan kişiler, yeterliliklerini ve becerilerini inkâr ederler. Başarılarını genellikle dış etkenlere veya şansa bağlarlar ve sorumluluğunu üstlenmezler. Başkalarına veya bir projeye yaptıkları katkıları küçümserler ve başarılarını içselleştiremezler. Buna karşın, hataları veya başarısızlıkları üstlenme eğilimindedirler. İşler, kendilerinden bağımsız şekilde dış etkenlerden dolayı ters gittiğinde bile kendilerini suçlayabilirler.
  • Takdir Edilmekten Rahatsızlık Duyma: Imposter sendromu olan kişiler, başarılı oldukları için takdir gördüklerinde kendileriyle gurur duymak yerine daha yetersiz ve endişeli hissedebilirler. Başkaları tarafından olumlu bir şekilde tanınmak veya övgü almak, bu kişilerde daha yüksek bir performans göstermek için ek baskı oluşturabilir. Bu, genellikle Sahtekârlık Sendromuna sahip kişiler için daha büyük bir başarısızlık riski ve sahtekârlıklarının ifşa olma olasılığı ile ilişkilendirilir.

Bu kadar literatür bilgisinin ardından, Şubemizce yapılan 2024 Üye Maaş Anketi’nin bazı verilerini de paylaşmak istiyorum. Ankete toplamda 405 üyemiz katkı sağlamıştır. Katkı sağlayan üyelerimizin 346’sı erkek, 54’ü kadın olarak cinsiyetini tanımlarken, 5 üyemiz cinsiyetini belirtmek istememiştir.

Ankete katılan üyelerimizin %13’ünün kadın üyelerimiz olduğunu görmekteyiz. MMO İzmir Şubesi’nde kayıtlı üyelerimizin yaklaşık %11’inin kadın olduğunu göz önüne alırsak, anket verilerinin değerlendirmesinin cinsiyete dayalı yaklaşık sonuç vereceğini düşünmekteyim.

Ankette sorduğumuz bazı soruların cevaplarını cinsiyete dayalı grafiklerle de incelemek istedik.

 Cinsiyet ve 2024 maaş aralıkları Şekil-1’de gösterilmektedir.

Şekil 1. Cinsiyete Dayalı 2024 Yılı Maaş Aralıkları

Tablo 1’de ise cinsiyete dayalı 2024 yılı maaş aralıkları sorumuza cevap veren kişi sayıları belirtilmiştir.

Tablo 1. Cinsiyete Dayalı 2024 Yılı Maaş Aralıkları

Anket verilerine göre, Şekil 2’de cinsiyete dayalı 2025 maaş beklentileri gösterilmektedir.

Şekil 2. Cinsiyete Dayalı 2025 Yılı Maaş Beklentileri

Tablo 2’de ise cinsiyete dayalı 2025 yılı maaş beklentileri sorumuza cevap veren kişi sayıları belirtilmiştir.

Tablo 2. Cinsiyete Dayalı 2025 Yılı Maaş Beklentileri

Anketimizde sorduğumuz sorulardan biri, beklenen ücret aralığında 2025 yılında zam alamayan üyelerimizin, bu durum sebebiyle iş değiştirme düşüncesinin olup olmadığıydı. Şekil 3’te üyelerimizin bu soruya cevabını ve cinsiyete göre oluşturduğumuz grafiği görmekteyiz.

Şekil 3. Cinsiyete Göre İş Değiştirme Düşüncesi

Tablo 3’te 2025 yılı maaş beklentileri karşılanmaz ise iş değiştirir misiniz sorumuza cevap veren kişi sayıları cinsiyete göre belirtilmiştir.

Tablo 3. Cinsiyete Göre İş Değiştirme Düşüncesi

Yukarıdaki veriler incelendiğinde, erkek üyelerimizin çoğu iş değiştirmeyi düşünürken, kadın üyelerimizin çoğunun 2025 yılında maaş beklentilerinin karşılanmaması durumunda da kararsız veya iş değiştirmeyi düşünmedikleri gerçeğini görüyoruz. Bu gerçeklerin altında yatan tonlarca sebep var, biliyorum.

Evrim Kuran’ın “Başarılı Bir Kadın Olduğum İçin Özür Dilerim” isimli kitabında anlatmaya çalıştığı şekilde Türkiye’de kadınların kendilerini yetersiz bulmaya neden bu kadar meyilli olduğunu, konfor alanından neden çıkamadığımızı düşünmek, tartışmak zorundayız. Biz kadınların çocukken ailede, sonra toplum içerisinde, ardından işyerlerinde yaşadığı hangi deneyimlerin bizleri bu noktaya taşıdığını açıkça konuşmak zorundayız.

Tüm bu verileri ve Imposter Sendromu’na dair literatür araştırmasını, bu verileri tersine çevirme cesaretiyle her alanda mücadele etmenin gerekliliğini de belirterek, hayatın her alanını örgütlemeye, her durumda yine yeniden mücadele ederek tüm başarılarımıza, başarısızlıklarımıza sahip çıkıp yola devam etme dileğiyle, sizlerin takdir ve yorumuna bırakıyorum.

Kaynaklar:

*Kitap önerisi:

Evrim Kuran – Başarılı Bir Kadın Olduğum İçin Özür Dilerim

Tanıtımlar
Künye
MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ ADINA SAHİBİ
Ziya Haktan Karadeniz
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Evrim Aksoy
BÜLTEN YAYIN KOMİSYONU SORUMLU YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Burcu Başpişirici
YAYINA HAZIRLAYAN
Orhan Bilikvar
YAYIN TARİHİ
5 MART 2025
YÖNETİM YERİ
MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Anadolu Cad. No: 40 K: M2 Bayraklı - İZMİR
Tel: (232) 462 33 33
Faks: (232) 486 20 60
www.mmo.org.tr/izmir
Yerel Süreli Yayın
MMO İzmir Şube yayın organı MMO üyelerine ücretsiz gönderilir.
Gönderilen yazıların yayınlanıp
yayınlanmamasına, TMMOB Makina
Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
Yönetim Kurulu karar verir.
Yayımlanan yazılardaki sorumluluk
yazarlarına ilan ve reklamlardaki sorumluluk ilanı veren kişi veya kuruluşa aittir.
Bülten’e gönderilen çeviri yazıların kaynağı mutlaka belirtilir. Gönderilen yazılar, yazarlarına geri verilmez.
Bu web sitesi çerez kullanmaktadır
Sitemizin çalışması için gerekli olan çerezleri kullanıyoruz. Siteyi kullanmaya devam ederek bunları kabul etmiş olursunuz.
Bizi Takip Edin
MMO İZMİR
MMO
TMMOB