412. Bülten’den
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü 25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Rafael Trujillo rejimine karşı mücadele eden Mirabal kardeşlerin anısını yaşatmak için uluslararası […]
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü 25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Rafael Trujillo rejimine karşı mücadele eden Mirabal kardeşlerin anısını yaşatmak için uluslararası […]
Ergonomi, insanın fiziksel, psikolojik ve sosyal özelliklerini dikkate alarak iş sistemlerini, ürünleri ve çalışma ortamlarını tasarlamayı amaçlayan disiplinler arası bir bilim dalıdır. Kelime kökeni Yunanca […]
İktidar, toplumsal yapıları ve bireyleri şekillendiren, özellikle kadın bedeni üzerinde kurduğu baskı ile kurumsallaşmış bir yapıdır. Her alanda karşımıza çıkan iktidar, toplumsal cinsiyet alanında da […]
Son 22 yıldır uygulanan Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına çeken cahilleştirme ve baskı politikaları sonucunda Avrupa’ya yönelen nitelikli beyaz yaka iş gücü göçü, özellikle mühendisler ve beyaz […]
Yoksulluğa ve sefalete mahkum edilen milyonlarca insanın artık barınma ve temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadığı bir ülkeye döndük. Tüm bu yoksulluğun içerisinde çocuklarının tahsil kazanması için bin bir güçle çalışan, sömürülen işçi/emekçi ailelere bakıldığında krizin daha da derinleştiği görülüyor. Okumak için gidilen kentten dönmek zorunda kalan, vazgeçen, heyecan ve hayallerini yitiren binlerce gençten bahsediyoruz. Barınma, beslenme ve ulaşım krizlerinden; ders kaynaklarına ulaşamamaya kadar pek çok zorlukla karşılaşılıyor. Part-time işlerde çalışarak geçinmeye çalışıyorlar, ancak okuldan ve eğitimden uzaklaşarak hem mesleğe geç atılıyorlar hem de mesleki niteliğin kaybını yaşayarak kendi kaderlerine terk edildikleri bir krizin pençesinde üzerlerine düşen payı alıyorlar. Genç kadınlara ise bu payın çok daha fazlası düşüyor. Feodal ve öncesi toplumlarda erkek cinsi tarafından köle olarak alınıp-satılan, eve kapatılan, emeği görmezden gelinen kısacası yok sayılan kadınlar; kapitalist küreselleşme ile birlikte yavaş yavaş iş yaşamına dahil oldu. Ancak ev içi emek ve çocuk bakımı gibi ortak emek gerektiren durumlar yine onların sorumluluğu olarak görüldü. Günümüzde hala devam eden bu anlayış dışında, benzer işe düşük maaş, taciz, mobbing ve ayrımcılık ise iş yaşamında maruz kaldıkları temel sorunlar olarak karşılarına çıktı. Neden makine mühendisi oldukları, öğretmenlik, hemşirelik vb. bölümleri neden okumamış oldukları, aslında çalışmalarına bile gerek olmadıkları gibi asli görevlerinin ev işi yapmak ve çocuk bakmak olduğu gibi söylemler de peşi sıra arkalarından geldi.
Tüm bu şartlar altında her yıl yüzlerce mühendisin fakültelerden mezun olmasıyla yaşam kaygıları ve telaşları başlıyor. Mezun olmanın bile başlı başına çok sancılı geçtiği bu süreçte işsizlik sürecinin bireyde yarattığı tahribatın çok ağır olduğunu da eklememiz gerekir. Çoğu örnekte mühendis adayının iş bulmakta zorlandığı, ilgilendiği alandan farklı olarak başka bir alanda çalışmak zorunda kaldığı ve bu durumun ilerde çok daha vahim sonuçlar doğurduğu görülüyor.
Yaratılan işsizliğin boyutu Yükseköğretim İstihdam Göstergeleri, 2023 yılı TÜİK verilerine göz atıldığında ortaya çıkıyor. Ortalama bir lisans mezununun iş bulma süresinin 14.4, mühendislik mezunlarının ise 11.6 ay olduğu verilerine ulaşılıyor1. Aynı araştırmada ise en hızlı iş bulan ilk 10 meslek dalı içerisinde mühendislik alanınca yalnızca ‘kontrol ve otomasyon mühendisliği’ olduğu tespit edildi. Araştırma içeriğine altlara inildiğinde ise makine mühendislerinin ortalama kazancın en yüksek olduğu 34 meslek dalı içerisinde 27. sırada olduğu görülüyor. Durum bununla sınırlı kalmış değil. Yine aynı mühendislik dalının kendi içerisinde bulunan farklı sektörlerinde durum çok daha vahim bir hal alıyor. Tam da bu noktada özellikle periyodik kontrol uzmanlığı hakkında kısa bir parantez açmanın doğru olacağını düşünüyor; özellikle mesleki sömürü ve iş cinayetlerinin merkezinde bulunan alanlardan biri olması nedeniyle bu parantezin açılmasının zorunluluğunu hissediyorum.
25 Nisan 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 28628 sayılı İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık Ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği kapsamında belirtildiği üzere periyodik kontrol hizmeti, ‘iş ekipmanlarının, bu yönetmelikte ön görülen aralıklarda ve belirtilen yöntemlere uygun olarak, yetkili kişilerce yapılan muayene, deney ve test faaliyetlerini içeren ve uzmanlık gerektiren bir alandır’2 (28628-4/g). Bu hizmeti veren kuruluşlarda periyodik kontrol uzmanlığı yapan kişilerin Ekipnet ismi verilen belgeye sahip olma zorunluluğu var. Periyodik kontrol temel eğitimini(ekipnet) vermeye yetkili kurum ve kuruluşlar ise: Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Makine Mühendisleri Odası, (MMO) İstanbul Gedik Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB). Bakanlığın son verileri doğrultusunda Türkiye’de 14203 kişinin bu yetkiye sahip olduğu görülüyor.3 TÜRKAK verilerine göz atıldığında ise 2207 toplam akredite kuruluş olduğu görülüyor.4 Toplamda 4 kuruluş tarafından verilen eğitimin ardından yazılı olarak yapılan sınavdan yeterli puanı alan her adayın yetki aldığı ve periyodik kontrol uzmanı olarak görüldüğü bu eğitimden biraz bahsetmekte fayda var.
2 günlük eğitimin ardından yapılan sınavda 70 ve üstü puan alanlar alanda ‘periyodik kontrol yetkilisi’ oluyor. Uzmanlıklar ise; basınçlı tanklar, vinçler, kaldırma-iletme ekipmanları, kazanlar, yangın tesisatı, raflar, makine tezgahları, iskele vb. ekipmanlardan oluşuyor. Her meslekte olduğu gibi bu meslekte de bir oryantasyon sürecinden bahsetmek mümkün ancak uygulama noktasında sorunlar olduğu görülüyor. İş ekipmanlarını kontrol etme yetkisi alındıktan sonra kısa süreli bir oryantasyon ile uzmanlığın sağlanılabildiği düşünülüyor. Oysa gerçek tümüyle farklı. Uygulamada 2 haftayı geçmeyen bu oryantasyon sürecinin yarattığı tahribatın görmezden gelinemeyecek büyüklükte olduğunu neredeyse her gün haberlerden, çevremizden ve hatta çalıştığımız fabrikalardan deneyimliyoruz. Öyle ki bu sözde uzmanlığın kendisiyle beraber yarattığı sorunlara geliyoruz. Niteliksiz ve bilimsel yaklaşımdan uzak denetimler. Sorunların sorunları doğurduğu, üzerlerinin geçici çözümler ile kapatıldığı ve görmezden gelinemeyecek koca bir gerçek ile yüzleşiyoruz: İşçi cinayetleri.
İSİG Meclisi verilerine göre 2024 yılının Ekim ayında 164, yılın ilk on ayında en az 1540 işçi hayatını kaybetti.5 Hayatını kaybedenlerin yüzde 86’sını ücretliler(işçiler) yüzde 14’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor.
2013-2024 yılları arasında yaşanan genç işçi iş cinayetlerinin iş kolları ve sektörlerine göre dağılımı ise daha çarpıcı veriler sunuyor.6 Görüldüğü üzere yaşanan iş kazalarının ‘işçinin kaderi’ ya da ‘işçinin fıtratı’ olmadığı aksine bakımsızlık ve denetimsizlik silsilelerinin sonuçları olarak karşımıza çıktığı anlaşılıyor. Derinleşen krizin ve yoksulluğun sonuçları olarak işsiz kalmış yüzlerce, binlerce genç mühendisin iş bulabildiği en kolay sektörün periyodik kontrol sektörü olduğu normalleşen bir gerçeklik haline dönüştü. Öyle ki ‘yeni mezun’ başlıklı iş ilanlarının çok az olduğu günümüzde periyodik kontrol firmalarının özellikle yeni mezun tercih etmeleri tesadüf ya da iş fırsatı olarak görülmemeli. Aksine yeni mezunların ucuz iş gücü olarak görüldüğü, emek sömürüsünün kara deliği haline gelen, mevzuat dışı yöntemlerin normalleştiği, iş kazalarında büyük bir etken haline dönen ve denetimlerin ticari kazanç üzerine kurulduğu bir realiteye bürünmüş halde. Genç mühendisler, mevzuatta belirtilen ve uyulması gereken asgari şartların dışında hareket etmek zorunda bırakılıyor, doğru kontrol metodlarına erişimi kısıtlanıyor veya hatalı bilgiler ile yanlış yönlendiriliyor. Yine bir gün içerisinde olması gerekenden çok daha fazla ekipman kontrol etmek zorunda bırakılıyor. Doğru ve gerçek bilgi, ilgili standartlar üzerinden veya meslek odası ile görüşülerek ediniliyor. Meslek onuru hiçe sayılıyor, tabiri caiz ise ayaklar altına alınarak çiğneniyor.
Değişken sermayeye bağlı olarak servetine servet katanlardan hareketle, her sektörde benzer yaklaşımların görüldüğü ve burada da bahsedilen alanın benzer yaklaşımlar ile ele geçirildiği görülüyor. Devamlılığın esası olarak ise yeni mezun, deneyimsiz ve ucuza çalışabilecek mühendisler görülüyor. Yoksulluğa mahkum edilen milyonlarca insanın yaşadığı gelecek kaygısıyla ortaklaşan genç mühendis kendi geleceğinde alternatif göremiyor ve bu kapana sıkışıyor.
Geçtiğimiz ay Oba Makarna’da yaşanan iş kazasına7 bakıldığı zaman, sendika düşmanlığı, fazla çalışma ve alınmayan önlemler sonucu 5 işçinin hayatını kaybettiğini gördük. Yine geçtiğimiz aylarda Alsancak’ta yaşanan elektrik faciası8, Şırnak’ta devrilen vincin altında kalan meslektaşımız9, Antalya’da Teleferik kazası10, İliç’te11, Soma’da yaşanan maden faciası12 gibi hafızalarımızda hala taze olan bu kazalar geçmişte yaşandı ve hala yaşanmaya devam ediyor. Sermayeye peşkeş çekilen milyonlarca işçinin/emekçinin hayatı hiçe sayılıyor, yürütülen mevcut politikalarla çalışma koşulları ağırlaştırılıyor. Kaderin cilvesi bu ya cinayetler peşi sıra yoksul halkta cereyan ediyor. Tam da bu noktada şu soruyu sormamız gerekiyor; kimin mühendisiyiz? Halka reva görülen yoksulluk, sefalet ve geçimsizlik iken üzerine bir de ölümler ekleniyor. Sermaye ise mülksüzleştirmekle kalmayıp tüm yaşam alanlarını daraltmaya devam ediyor. Adil bir yaşam inancından hareketle toplumsal pek çok sorunun kök nedeninin doğru tespiti ile çözüm arayışlarına doğru pratiklerle ilerlemenin zorunluluğu bir kez daha önemini gösteriyor.
Her meslekte benzer sorunların olduğu gerçeğinden yola çıkarak, edinilen deneyimlerin safları ortaklaştırdığı çıkarımını yapmakta fayda var. Tüm meslekler eriyor, değersizleşip dönüşüm yaşıyor. Emek gücünün ve bilimsel bilginin dönüşüm ve değişimi de meslekleri değersizleştiriyor. Bununla birlikte geçim derdi, iş kaygısı, gelecek kaygısı gibi benzer sorunlar aynı potada birikiyor ve yoksullaşmış koca bir yığın olarak ortaya çıkıyor. Sanılanın aksine yoksulluk öyle şanssız insanların kaderi ya da belası değil toplumun temel bir sorunu olarak sermaye tarafından yaratılıyor. Temel sorun haline gelen yoksulluk, mülksüzlerin yaşam koşulu, toplumun en mülksüzleri ise kadınlar oluyor. Öncelikle bunu kabul etmeli ardından meslek ve meslektaş sorunlarının benzer örneklerinin toplumun tüm kesimlerinde olduğu ve birbirinden ayırt edilmemesi gerçeği görülmelidir. Giderek mülksüzleşen toplum içerisinde ‘beyaz yakalı’, ücretli ‘mavi yakalı’ işçiden farklı bir noktada konumlanmayarak safını net olarak görebilmelidir. Aksi durumda sınıf içi rekabet içerisine girerek ırkçı, şoven ve cinsiyet ayrımı ile beslenip kendi çıkarını gözetir. Bağlamdan hareketle ve meslek örgütünün ilkeleri doğrultusunda genç mühendis kamu yararına çalışmalı ve kamu çıkarlarını gözetmelidir. Meslektaşlarından ve odasından alacağı güç ile aktif görevler almalı, öncelikli olarak mesleki dönüşümün ve iyileşmenin parçası olmalı ve tümüyle halkın mühendisi olabilmelidir.
1 https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Yuksekogretim-Istihdam-Gostergeleri-2023-53466
2 https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/04/20130425-7.htm
3 https://isekipmanlari.csgb.gov.tr/ https://www.turkak.org.tr/
4 https://isekipmanlari.csgb.gov.tr/ https://www.turkak.org.tr/
5 https://www.isigmeclisi.org/21118-ic-cepheyi-saglamlastirma-siyasetinin-ortmeye-calistigi-gerce
6 https://www.isigmeclisi.org/21008-genclerimiz-yoksulluk-guvencesizlik-ve-geleceksizlik-kiskacinda-son-on-b
7 https://disk.org.tr/2024/09/isci-sagligi-ve-guvenligi-ihmallerinde-cezasizligin-agir-sonuclari-devam-ediyor/
8 https://www.gazeteduvar.com.tr/izmirde-kacak-akim-faciasi-yerel-basin-5-yil-once-uyarmis-galeri-1705597?p=6
9 https://www.gazeteduvar.com.tr/gabar-daginda-sondaj-kulesi-devrildi-bir-muhendis-oldu-haber-1707310
10 https://www.agos.com.tr/tr/yazi/30109/antalya-da-teleferik-kazasi-5-kisi-tutuklandi
11 https://bianet.org/haber/dunden-bugune-ilic-faciasi-106-gunde-neler-yasandi-295844
12 https://www.diken.com.tr/komur-ocaginda-patlama-en-az-1-olu-200-300-isci-mahsur/