411. Bülten’den

TERÖR KORKUSU VE İKTİDARIN GÜÇ KONSOLİDASYONU

Ankara’da Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) tesislerine yönelik terör eylemini lanetliyoruz. Çok sayıda üyemizin, meslektaşımızın da çalıştığı TUSAŞ’a yönelik saldırıda, ilk belirlemelere göre Üyemiz Makina Mühendisi Zahide Güçlü Ekici dahil 5 yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 3’ü ağır 22 yurttaşımız yaralanmıştır. Terörle yaşamları ellerinden alınan Zahide Güçlü Ekici arkadaşımız ve yurttaşlarımızın ailelerine başsağlığı, yaralı yurttaşlarımıza acil şifalar diliyor, acılarını paylaşıyoruz. TUSAŞ’ta çalışan üyelerimiz, meslektaşlarımız ve bütün personele de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Saldırıyla bağlantılı olarak Türkiye ve çözüm sürecine yönelik bir analiz yapmadan, terör olaylarının toplum üzerinde yarattığı sosyal gerilim ve iktidarların yönetimsel gücünü kaybetmemek için neleri kullandığına bakıldığında bazı noktalar dikkat çeker. Terör, yalnızca can ve mal kaybına neden olmakla kalmaz; toplumun psikolojisi üzerinde kalıcı izler bırakır ve halkta güvensizlik, korku, öfke gibi duyguları besler, halkın geleceğe dair umudunu tüketir, sosyal bağları zayıflatır ve kutuplaşmayı derinleştirir. Ancak bu tür olayların, özellikle ekonomik sıkıntıların had safhada yaşandığı dönemlerde, yalnızca bir güvenlik sorunu olmaktan öte, siyasi iktidarların yönetim gücünü arttırmak yönünde araçsallaştırılması, bilinen ve çok defa deneyimlenmiş bir yöntemdir.  

Ekonomik zorluklar, geçim sıkıntısı ve hayat pahalılığı, hükümetler üzerinde ciddi baskılar yaratır ve bu gibi kriz dönemlerinde halkın dikkatini başka meselelere yönlendirmek,  siyasi iktidarlar için bir strateji olabilir. Dış tehditler (örn.Türkiye-Yunanistan arasındaki dalgalı ilişki) güvenlik tehditleri (örn. bombalama eylemleri veya suikastler) gibi meselelerin öne çıkarılması sosyal gerilimleri ve kamuoyunun iktidara yönelik tepkilerini yatıştırmak amacını güdebilir. Ekonomik krizlerin derinleştiği dönemlerde milliyetçilik söylemleri, terörle mücadele veya dış politikadaki hamlelerin ön plana çıkması ekonomik sıkıntılardan kaynaklanan toplumsal hoşnutsuzluğun azaltılması ve siyasi tabanın güçlendirilmesi açısından etkili olabileceği gibi seçmenin dikkatini ekonomiden uzaklaştırıp “beka” gibi daha büyük tehditlere yönlendirebilir. Özet olarak, iktidarlar, terör eylemleri ve güvenlik krizleri sayesinde kamuoyunda korku iklimi yaratarak özgürlüklerin kısıtlanması ve muhalefetin sindirilmesi için zemin hazırlar.  Türkiye tarihi ise bu konuda sayısız deneyime sahne olmuştur. 

TERÖR ÖNLEYİCİ POLİTİKA GELİŞTİRMEK

Konunun bir başka yönü ise terör saldırısı ardından siyasi liderlerin, hangi görüşte olurlarsa olsun, bir araya gelerek terörü lanetlemeleri, kamuoyuna birlik ve dayanışma mesajı vermek açısından önemli bir adım gibi görünse de, çoğunlukla bu lanetlemeler söylem düzeyinde kalır. Terörü kınamak, kalıcı bir çözüm sunmaktan uzak bir yaklaşım olup, halkın güvenlik endişelerini yatıştırmak için yapılan sembolik bir eylemin ötesine geçemez. Oysa asıl ihtiyaç duyulan, terörün kök nedenlerini anlamak, bunlara dair önleyici mekanizmalar geliştirmek ve sürdürülebilir güvenlik politikaları üretmektir. Bu anlamda Türkiye’de ve dünyada terörle mücadele pratikleri çoğu kez politika yapıcıların zafiyetlerini açığa çıkarır. Siyasi liderlerin her saldırı sonrası “birlik ve beraberlik” çağrısı yapması, kamuoyunda geçici bir etki yaratırken, bu tepkiler, çoğunlukla uzun vadeli ve stratejik politikalar geliştirilmediği için işlevsiz kalır. Terörün altında yatan yapısal sorunlar –ekonomik eşitsizlikler, sosyo-politik dışlanma, ayrımcılık ve kimlik siyasetleri– yeterince ele alınmaz. Terörle mücadelede güvenlik temelli yöntemlere ağırlık verilmesi, daha derin sosyal ve politik değişim ihtiyacının göz ardı edilmesine neden olur. Ancak, şiddeti önlemenin yolu, yalnızca güvenlik güçleri aracılığıyla mücadele etmek değil, terörün beslendiği toplumsal koşulları iyileştirmekten geçer. 

Terör saldırılarına karşı önleyici mekanizmalar, ülkede ekonomik adaletin sağlanması için kalkınma projelerine ağırlık verilip istihdam yaratılması, riskli grupların rehabilitasyonu (meslek edindirme, psikolojik destek ve sosyal entegrasyon programları), eğitimde kapsayıcılık, sosyal uyum politikaları, kimlik temelli dışlayıcı politikalar yerine kapsayıcı bir vatandaşlık anlayışının benimsenmesi, siyasal temsilde adaletin sağlanması gibi çeşitli alanlara yayılarak oluşturulmalıdır. Ancak birçok ülkede, özellikle de kriz anlarında, devletin güvenlik mekanizmaları ve baskı politikaları öne çıkar. Bu durum, korku temelli yönetim pratiklerine dönüşerek, halkın özgürlüklerinin kısıtlanması ve temel haklarının ihlal edilmesiyle sonuçlanır. Özellikle uzun vadeli politikalar geliştirilmek yerine, hükümetlerin olayları anlık tepkilerle yöneltmesi, terörle mücadelede kalıcı bir başarı elde edilmesini engeller. Özet olarak Türkiye’nin güvenlik politikalarının, yalnızca askerî önlemlerle değil, siyasi reformlarla da desteklenmesi gerekir. Barış süreçlerinin sürdürülebilir olması için siyasi partilerin ve sivil toplumun sürece aktif katılımı teşvik edilmeli, daha şeffaf ve kapsayıcı bir müzakere zemininin oluşturulması gereklidir. Kalıcı sonuçlar elde edilmek isteniyorsa güvenlik temelli çözümlerin yanında ekonomik ve sosyal politikaların öncelikler arasına alınması gereklidir.

Toplumsal barış ve istikrarın teşkil edilip güçlenmesini sağlamak iktidarların asli görevidir. Siyasi iktidarların terör eksenli olaylardan güç devşirmeyi bırakıp kalıcı çözümler geliştirme yönünde politikalar üretmesi gerektiği açıktır. Demokratik denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, toplumun farklı kesimlerinin taleplerinin dikkate alınması ve hak temelli bir yönetim anlayışının benimsenerek halkın karar alma süreçlerine katılımının sağlanması şarttır. Terör, topluma korku salmak ve yıpratmanın ötesinde, hükümetlerin baskıcı eğilimlerine alan açmayıp, daha güçlü bir demokrasi ve sosyal adalet anlayışı inşa etmenin acil çağrısı olarak değerlendirilmelidir.

Tanıtımlar
Künye
MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ ADINA SAHİBİ
Ziya Haktan Karadeniz
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Evrim Aksoy
BÜLTEN YAYIN KOMİSYONU SORUMLU YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Burcu Başpişirici
YAYINA HAZIRLAYAN
Orhan Bilikvar
YAYIN TARİHİ
5 MART 2025
YÖNETİM YERİ
MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Anadolu Cad. No: 40 K: M2 Bayraklı - İZMİR
Tel: (232) 462 33 33
Faks: (232) 486 20 60
www.mmo.org.tr/izmir
Yerel Süreli Yayın
MMO İzmir Şube yayın organı MMO üyelerine ücretsiz gönderilir.
Gönderilen yazıların yayınlanıp
yayınlanmamasına, TMMOB Makina
Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
Yönetim Kurulu karar verir.
Yayımlanan yazılardaki sorumluluk
yazarlarına ilan ve reklamlardaki sorumluluk ilanı veren kişi veya kuruluşa aittir.
Bülten’e gönderilen çeviri yazıların kaynağı mutlaka belirtilir. Gönderilen yazılar, yazarlarına geri verilmez.
Bu web sitesi çerez kullanmaktadır
Sitemizin çalışması için gerekli olan çerezleri kullanıyoruz. Siteyi kullanmaya devam ederek bunları kabul etmiş olursunuz.
Bizi Takip Edin
MMO İZMİR
MMO
TMMOB