6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten beri gerek teknik yetişmiş uzman eksiğinden kaynaklı, gerekse yetişmiş uzman bulunamamasından kaynaklı ertelemelere uğradı. Yine bu yıl sonu itibariyle tekrardan ertelenmesi söz konusu.
Ertelenmenin en önemli faktörlerden birinin Çok tehlikeli işler için gerek şart olan A sınıfı, Tehlikeli işler için gerek şart olan B sınıfı ve Az Tehlikeli işler için gerek şart olan C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının sayısının az olması ve sektörde bu uzmanların kanun önünde “potansiyel suçlu” olarak görülüp lanse edilmesi; aslında bu hizmeti veren uzmanın hizmetinin bir danışmanlık hizmeti olduğunun unutulmasıdır.
Fotoğrafta görülen kazada şoför her türlü uyarıya ve İSG uzmanının verdiği eğitimlerde anlatılan “cep telefonu kullanılmaması gerektiği”, “hız sınırına uyulması” gibi talimatlara kulak asmamış; maddi hasar ve yaralanma sonuçlu iş gücü kaybı yaşanmıştır.
Ayrıca resmin çekildiği açık maden ocağında daha önce de kontrolsüz olarak aracı terk eden şoför toprak kayması neticesinde kayan yığının altında kalmış; sonucunda ölümlü iş kazası gerçekleşmiştir. Madeninin işletme ruhsatı askıya alınarak 2 yılı aşkın süre üretime de ara verilmiştir.
Hal böyle iken ister tehlikeli işler olsun, ister az, ister çok fark etmeksizin, kaza her zaman “geliyorum” demeden kapımızı çalabilir. Bizler iş güvenliği uzmanı olarak her zaman önlem almalıyız. Ve aldığımız önlemleri her ne kadar işin ticari faaliyet boyutları olsa da işleme koymalıyız. Mevzuatın bizlere yüklediği görevleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirmeliyiz. En azından bu bizim yapabildiklerimiz olmalıdır.
Diğer yandan kamu kurumlarının kendi içinden gelen ve prim-günden avantajı ile sertifika edinen A sınıfı uzmanlar çoğunlukta olmasına rağmen; yasal sorumluluklarından dolayı görev almak istememeleri ve neticede içe görevlendirmelerin yapılamamasından kaynaklı yasadan muaf tutulan kamu işletmelerinde hesaba katılmayan bir çoğunluk var. Tabi şimdi de mevcut iktidarın kamuda tasarruf tedbirlerini devreye alması sonucunda dış hizmet alımının da mümkün olmaması kuvvetle muhtemel. Bu ve bunun gibi etkenler toplandıkça insanda “acaba yetersiz ve eksik olarak yasa neden çıkarıldı?” düşüncesi hakimiyet kurmakta.
Yasa çıktığı günden beri; danışım, denetim ve sürdürüm ilkeleri yerine ticari faaliyet konusu olarak benimsendi. Sistem Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerini (OSGB) geliştirdi; ancak bu da yanında bazı sıkıntıları doğurdu. İşi hakkıyla yapan firmalar ve de amacı sadece ticaret olan firmaları beraberinde getirdi. Önce sözleşmeyi yapıp sonra da iptal ederek boşa düşürüp cüzi fiyatlarla iş yapanı mı, bilgisiz-tecrübesiz uzmanı sahaya sürüne mi, bir uzmana çalışma saatinden fazla iş yükü yükleyeni mi ararsınız. Bunun gibi örneklerle OSGB’ler piyasada hakimiyet kurup mağduriyetlerle sonuçlanan durumlarla karşılaşıldı ve ayrıca iş kazalarında da gözle görülür artış oluştu. En yakın örneği 16.09.2024 tarihinde Sakarya’daki bir makarna fabrikasında yaşanan patlama sonucu ölüm, uzuv kaybı ve yaralanma ile oluşan kaza gösterilebilir.
Her zaman denetimin parası denetlenenden tahsil edildiği müddetçe suistimal aşikardır çünkü denetleyen denetlenenin işçisi, çalışanı gibi düşünülmektedir. Bunun önünde ister bireysel çalışan İSG uzmanı olsun ister OSGB bünyesinde çalışan uzman olsun, ücretini havuzdan almalı. Tabi bu yapı denetim firmalarındaki mantık gibi olup inşaat firmalarının yan firma olarak yapı denetim firması kurarak işleri yine “aynı hamam-aynı tas” mantığıyla da olduğu gibi bir yapının önüne geçilmesiyle İSG de hizmet alımının tesis edilmesi gerekmektedir.
İş sağlığı ve güvenliği uzmanlık gerektirir ve özel sektörün düzenlediği kurslar ve Bakanlığın sınavların sonucunda unvan alınmaktadır. Aslen ve şeklen bunu ile ilgili hiçbir sıkıntı yoktur; ancak sadece 6331 sayılı kanunun gerekleri uygulanırken maden, inşaat, makine vb. spesifik işlerde de alt yapı eksiği yaşanmaktadır. Uzman her ne kadar İSG uzmanı olsa dahi ihtisas konusu olmadığı için olaylara nasıl yaklaşıp ne tür önlem alacakları konusunda tereddütler yaşamaktadır. Bakanlık eğer iş kolu ile ilgili bir alt yapısı yoksa bu atanan uzmanın atanmış: örneğin makine sektöründe çalışım olacaksa bir sene staj gördükten sonra bu sektöre atama yapılması, uzman yetkinliği olduğu branşta ise uzmanlığının değerlendirilmesi gerekmektedir. İSG uzmanının mesleki alt yapısı desteklenen spesifik iş kollarında staj yaptıktan sonra atama yapılmalıdır.
Yasa çıktığından beri ertelenme neticesinde çok tehlikeli işlerde tehlikeli işlere için yetkinliği bulunan B sınıfı uzmanların müdahale etmesinin ve hizmet etmesini önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu sosyal adaletsizliğin düzeltilmesi sosyal devletin önceliği olması gerekmektedir. Bakanlık yılda en az bir kez uzman katılımlı çalıştay yapmalı, sektörün sorunları ile ilgili bilgilerini tazelemelidir.
İSG ilmi bir konu olduğundan yetersiz ve eğitimsiz kişilerin elinde kalmamalı, sivil toplum örgütlerinin önü açılmalı, gereken destek sivil toplum örgütlerinden de edinilmelidir. Basında, ulusal kanallarda küçük hatırlatmalar olacak şekilde kısa filmler ile insanların mevzuat ve kazalar konusunda farkındalıklarının yaratılması sağlanmalıdır.
Yasa koyucular yukarıda ön plana çıkarılan noktaları dikkate alarak 6331 sayılı kanunu revize edip yürürlüğe tam anlamıyla girmesini sağlarsa daha az iş kazalı çalışma hayatı yaşarız.
Kaynakça:
21 Ağustos 2024 tarihinde Manisa Soma’da bulunan bir açık kömür işletmesinde meydana gelen iş kazasına ait kaza tutaklarındaki bilgi ve içerikler kullanılmıştır.