Kadının Adı Yok
KÜNYE Kadının Adı Yok Tür: Roman Yazar: Duygu Asena Sayfa: 182 İlk Baskı: 1987 Yayın Yılı: 2024 Yayınevi: Doğan Kitap Duygu Asena bu kitabında, temiz, […]
KÜNYE Kadının Adı Yok Tür: Roman Yazar: Duygu Asena Sayfa: 182 İlk Baskı: 1987 Yayın Yılı: 2024 Yayınevi: Doğan Kitap Duygu Asena bu kitabında, temiz, […]
KÜNYE Terörizm-Kavramlar ve Kuramlar Tür: İnceleme Yazar: Gus Martin Çevirmen: İhsan Çapçıoğlu, Bahadır Metin Sayfa: 375 İlk Baskı: 2017 Yayınevi: Adres Yayınları Terörizm: Kavramlar ve […]
KÜNYE İnsanlar Tür: Roman Yazar: Matt Haig Sayfa: 283 İlk Baskı: 2024 Yayınevi: Domingo Yayınları “Bu satırları okuyanlarınızın büyük çoğunluğunun, insanların bir mitten ibaret olduğuna […]
Künye : Yanan Ormanlarda Elli GünTür : Edebiyat , söyleşiYazar : Yaşar KemalSayfa : 224İlk Basım Tarihi: 1955Şu anki Yayın evi : Yapı Kredi Yayınları […]
KÜNYE
Eşitlik Tutkusu
Tür: İnceleme
Yazar: Florent Guenard
Çevirmen: Zehra Cunillere
Sayfa: 272
İlk Baskı: 2024
Yayınevi: Metis Yayınları
Modern toplumlar eşitliği temel değerlerden biri olarak kabul ediyor. Nitekim günümüzde kimlik etrafındaki ayrımcılıklara karşı eşitlik mücadelesi gün geçtikçe güçleniyor. Buna karşılık maddi eşitlik mücadelesi güç kaybetti ve bu alandaki eşitsizlikler derinleşiyor. Bu paradoksu nasıl anlamalı? Eşitlik arzumuz adaletsizlikten rahatsız olmayacak kadar zayıfladı mı yoksa?
Florent Guénard eşitlik ile kurulan ruhsal ilişkinin karmaşık olduğunu gösteriyor. Yazara göre eşitlikçi toplumlarda eşitlik, hem bireyler arasındaki ilişkiyi yapılandırdığı hem de her bireyin kendini değerlendirmesi için bir kıstas oluşturduğu için başlı başına bir değer olarak benimseniyor. Modern ve eşitsiz toplumlarda ise bu tutku ortadan kalkmıyor ama kılık değiştiriyor: Herkes kendisi için eşitlik ister bir hale geliyor, çünkü modern hayatta onur duygumuz yaşam düzeyleriyle ilgili kıyaslamalardan etkileniyor.
Kaynak eşitliğinin toplumsal varoluşumuz için en doğrusu ve en uygunu olduğuna inandığımızda hiç çekinmeden bu eşitliği isteyeceğimizi düşünmek, motivasyonlarımızın karmaşıklığını azımsamak demek olur. Eşitlikçi bir politikayı baştan yeniden yapılandırmaya girişmeden evvel, bazı temel soruların sorulması icap etmektedir. Nasıl bir eşitlik arzumuz var? Kaynakların ve malların eşitlenmesini isterken, aslında ne istiyoruz? Gelirlerin ve malların bölüşümündeki farklılıkları reddettiğimizde, bunu neden yapıyoruz? Bu, iyice düşünülüp taşınılmış bir seçim midir yoksa duygularımız tarafından (da) mı buna sevk ediliriz? Eşitlik arzusu, eşitliğe duyulan tutku’dan başka bir şey olabilir mi?
Maddi koşulların eşitsizliği özsaygımızı yaralayabiliyor. Kuşkusuz buna tepki olarak gelişen duyguların da bugünkü toplumsal isteklerimizi önemli ölçüde açıkladığı görülüyor. Gelirde ve mirasta eşitsizliğin azaltılması bugün artık sadece siyasi bir seçenek değil, tarihsel bir zorunluluk haline geldi.